Yıllardan beri toprağa emek veren, Salihli'de buğday, üzüm, arpa, pamuk, darı ekerek tarım işiyle uğraşan İlhan Uysal ile görüştüm. ilhan bey en çok çiftçinin bilinçlendirilmemesinden şikayetçi.
Bakın neler anlattı;
Türkiye'de tarım ve hayvancılık bitti. Hiç bir gelişme yok. Tek ilerleme sabandan traktöre geçişte. Çiftçi hiç bir şekilde bilgilendirilmiyor. Örneğin; Eskiden hayvan gübresi vardı. Şimdi kimyasal gübreler var. Tabii bunların da yan etkileri... Bunlar yeni hastalıklara yol açıyor. Çiftçi bu hastalığı iyileştirmek için ilaçlama yapıyor. Bu da ürünü etkiliyor. İstenen verim alınamıyor. Ziraat odaları köylüyü bilgilendirmeli.
Köylü Ziraat Bankası'ndan devamlı olarak kredi almak zorunda. Ziraat Bankası, karşılık olarak çiftçi belgesi istiyor. O da gidip ziraat odasından çiftçi belgesini alıyor.
EMEK BOŞA GİDİYOR
Ziraat odalarının başka hiç bir fonksiyonu yok. Dikkat edin üyelerinin en güzel tahsilatını yapan ziraat odalarıdır. Çünkü başka hiç bir şey yapmıyorlar. Halbuki köylere gidip çiftçiyi, köylüyü bilgilendirseler tarım canlanır. İnsan hasta olunca bile teşhis konur. Bitki de insan gibidir. Bitkinin üç elementi var; Azot, fosfor, potasyum.
Bir de bunların bileşikleri... Örneğin Şeker gübresinde; Azot, üre var. Kompoze gübrede; Fosfor, biraz da potasyum bulunur. Köylü tutturuyor "Şeker gübresi atacağım" diye. Arkasından üre atayım diyor. Ne oluyor, hep azot atmış oluyor. Toprağın diğer ihtiyaçlarını karşılamıyor. Emek boşa gittiği gibi, toprak da çoraklaşıyor. Toprak analizinin en geç iki yıl da bir yapılması gerekiyor. Bu sistemli olarak yapılsa hastalık teşhis edilir, reçete ortaya çıkar. Çiftçi ne atacağını bilir. Ama bizim köylümüz bundan haberdar bile değil. Ziraat odaları bunları sorgulamıyor. Ayrıca çok sıcak havalarda, yağmurda, rutubetli havada mantar hastalıkları ortaya çıkıyor. Küllenme, kırmızı örümcek dediğimiz bu hastalık çeşitlerine karşın ziraat odaları çiftçiyi önceden uyarsa çiftçi önlemini alır. İş işten geçtikten sonra ilaç atsanız bile yüzde 25 sonuç alırsınız. Bugün Tariş 115 bin ortaklıdır. Köylü Tariş'ten gübreyi alırken,analiz belgesiyle almalı. Tariş "hangi gübreyi, neden alıyorsun" diye sormalı.
Analiz gelmeden gübre vermemeli."
ÜZÜMDE SON DURUM
Sohbet o kadar derin, problem o kadar fazla ki, konu üzüme gelince İlhan Bey şunları ilave etti; Tariş'in elinde bugün 40 bin tona yakın üzüm var. Satamıyorlar, çünkü ilaçlı. Artık AB olsun, diğer ülkeler olsun ilaçlı üzümü almıyorlar. Siyah, kendiliğinden kurumuş üzümü alıyorlar. Kuru üzümü kestikten sonra, sepetlere koyar, potasyum hidroksit zeytinyağı ve suyla karıştırır, bu karışıma bandırırız. Sonra serilir. Bu işlem üzüme hem renk verir, hem de çabuk kurumasını sağlar. Fakat artık bu şekilde işlenen üzüm elde kalıyor. Bu nedenle de üreticinin özellikle de ziraat odaları tarafından bilinçlendirilmesi gerekir.