YENİ ASIR

Ulusal kimlik


22 Kasım 2004

69 üniversiteye bağlı 3 bin 392 öğretim elemanı üzerinde yapılan bir araştırma sonucuna göre yüzde otuz dört bir oran "Türkiye'nin gelecekte karşılaşabileceği en önemli sorun olarak ulusal kimliğin zayıflamasını" görüyor.
Atatürk Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığını ve ulusal kimlik bilincini yaşanmış ve yaşanmakta olan ortak kültür, ortak tarih paydasına dayandırdı. Kültürü ve ortak kimliği ırkın değil, yaşanan ortak koşulların ve ortak tarihin yaratacağını vurguladı.
Toplumun kültürüne, tarihine bunların uzantısında güncel sorunlarına yeterince sahip çıkmaması ulusal birliği ve ortak bilinci eritecek en büyük neden olarak karşımıza çıkıyor.

KÜLTÜR İHRACATI
Her şeyin sebebini bir çokların vurguladığı gibi ulusal kimliği tehdit eden küreselleşmeye mi bağlamalıyız yoksa sorun daha yakında, içimizde mi? Küreselleşme, modernleşme ulusal kimlik için gerçekten bir tehlike midir? Yoksa bir ülkenin kültürel stratejisinin olmaması daha büyük bir tehlike midir? Olguya bu açıdan baktığımızda küreselleşmenin ekonomisi gelişmemiş, inançların kolayca istismar edildiği, kültürünü koruyamayan, sözde demokrasinin hüküm sürdüğü ülkelerde bölünmeye yol açabileceği gerçeği ortaya çıkıyor. Hele bu durum bölgesel dengesizlikler ile desteklendiğinde her türlü hedef daha kolaylaşmakta. Artık akıllı ülkeler kültür ihraç ediyor, kültürlerine evrensellik kazandırarak kendi içlerinde daha bir güçleniyorlar. Kültürel stratejimizi kurmadan ne kültürel ortak paydayı ne de kültürümüzün evrenselleşmesini sağlayabiliriz. Yoksa ulusal kimliği içi boş ırkçı sloganlara terk ederken her türlü bölünmeye de kucak açarız.

Ağrı kesici alışkanlığı
Çoğumuzun fark etmediği veya önem vermediği alışkanlık sınırına dayanmış bir ağrı kesici kullanımı var toplumumuzda. En küçük ağrıda hemen ağrı kesiciye uzanmak iki türlü sakıncayı birlikte getiriyor: Organizma ağrı kesicilere alışıyor ve bir süre sonra daha fazla almak gerekiyor daha da kötüsü haplara karşı korku ortadan kalkıyor.
Sürekli ağrı kesici kullanan kişiler kullanmayanlara oranla daha fazla ağrı hissediyor. Bilhassa ekonomik düzeyi düşük kesimlerde ağrı kesici kullanma alışkanlığı yüksek. Burada doktorların da toleranslı yaklaşımı söz konusu; sağlık karnesini eline alıp ilaç yazdırmak için bir sağlık kuruluşuna müracaat eden herkese ağrı kesici yazabiliyorlar. Her hastalıkta ağrı kesici kullanmak şart değil. Bir çok kez "Nasıl olsa gerekir" diye reçeteye ağrı kesici ekleniyor.

BİR ADIM ÖTESİ
Alışkanlığın dışında ağrı kesicilerin en büyük yan etkisi olan mide ülserini, tek bir aspirinin bile mide delinmesine yol açabileceğini unutmamalıyız. Ağrı kesiciler konusunda doktorların hastalara daha yönlendirici olmaları, her isteyene bu hapları yazmamaları şart. Diğer taraftan bir çok ilacın reçetesiz satın alınabildiği hatta bakkalda ağrı kesicinin satıldığı bir ülkede reçeteye yazmamak ne kadar etkili olabilir? Sürekli ağrı kesici kullanmanın birkaç adım ötesinin uyuşturucu haplar veya maddeler olabileceğini unutmayalım.