Türkiye için çok önem taşıyan tarihi NATO Zirvesi'ni Türk halkı olarak bilmemiz gerektiği kadarı ile adım adım izledik. Ne giydiler, ne yediler, ne dediler, ne demediler...
Şimdi yazacaklarım karşısında yine belli bir kesimin saldırısına uğrayacağım. Ama elimde değil, gazete sayfalarını açıp Emine Erdoğan ve Hayrünisa Gül'ün kafaları örtülü, Allah'ın yaz sıcağında ayak bileklerine kadar kapalı, siyah çoraplı hallerini gördükçe çağdaş bir Türk kadını olarak kahroluyorum... Bir de gözüm Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer'in eşi Semra Sezer ile Laura Bush'un resmine takıldı. Bayan Sezer'in yaşının verdiği zarafet, şıklık, modernlikle Türk milletini temsilen mağrur duruşu içimi rahatlattı. Ardından Cumhurbaşkanı'mın, Başbakanı'mın ve Dışişleri Bakanı'mın eşlerinin resimlerine tek tek baktım. İçim cız etti.
BU NE TEZATLIKTIR?
Bu ne tezatlıktır. Hani çağdaş Türkiye, hani çağdaş Türk kadını. Sezar'ın hakkı Sezer'e... Bu insanları devlet resepsiyonlarına çağırmamakla en azından çağdaş Türk kadınının hakkını koruyor.
Kimsenin Cumhurbaşkanı'na bu konuda laf söylemeye hakkı yok. Benim bu konudaki görüşlerimi dinleyen olmadığına göre hiç olmazsa devlet büyüğüm benim adıma gereken mesajı tüm dünyaya vermiş oldu.
Bir de Hayrünisa Hanım'la, Emine Hanım arasında şıklık yarışında gizli bir rekabet varmış. Acaba etraflarındaki yağcıları dinlemeyi kesip aynaya hiç bakmıyorlar mı?
DOĞRUYU SÖYLEYİN
Birileri onlara doğruları söylemeli. Emine Hanım, Hayrünisa Hanım lütfen dönüp bir aynaya bakar mısınız?
Bu arada hatırlatmak isterim. Ülkelerini türban yüzünden şikayet edebilecekleri hiçbir merci kalmadı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi türban nedeniyle okula girişi yasaklanan İstanbul Tıp Fakültesi öğrencisi Leyla Şahin'in başvurusunu "haksız" buldu. Mahkeme öğrencinin okula girerken, üniversitenin laiklikle ilgili kurallarını bildiğini ve kurallara uyması gerektiğini belirtmiş. Bu cevap umarım bizde de gerekli makamlara ulaşmıştır.
Sayın Başbakan'ım bu kafalar değişmeli...!