YENİ ASIR

Şarabın felsefesi


26 Ocak 2004

Bir felsefe profesörü, önündeki bazı malzemelerle öğrencilerine ders anlatıyordu. Önce elindeki boş bir kavanozu taşlarla doldurmaya başladı. Öğrencilere kavanozun dolu olup olmadığını sordu. Onlarda kavanozun dolu olduğunu kabul ettiler.
Profesör bu defa bir torba çakıltaşı aldı ve onları da kavanoza boşaltmaya başladı. Kavanozu hafif sallayınca çakıl taşları, büyük taşların arasındaki boşlukları doldurmaya başladı. Profesör öğrencilere yine kavanozun dolu olup olmadığını sordu onlarda onayladılar. Bu sefer bir kutu kum alıp kavanoza doldurmaya başladı. Tabi kum tüm boşlukları doldurmaya başlayınca yine aynı soruyu sordu. Öğrenciler bir ağızdan kavanozun dolu olduğunu söylediler.

HAYATIN ÖNEMİ
Profesör bu defa masanın altından bir şişe kırmızı şarap çıkarıp kavanozun içine boşalttı ve kumların arasındaki boşlukları etkili bir şekilde doldurdu.
Öğrenciler gülmeye başlayınca "şimdi" dedi "Bu kavanozun sizin hayatınızı simgelediğini bilmenizi istiyorum. Taşlar hayatınızdaki önemli şeyler; aileniz, eşiniz, çocuklarınız, sağlığınız. Her şeyi kaybetseniz ve elinizde sadece onlar kalsa bile hayatınızın dolu dolu olmasını sağlayacak şeyler bunlar. Çakıl taşları ise işiniz, eviniz, arabanız gibi diğer önemli şeyler.
Kum da geriye kalan her şeydir. Küçük şeyler yani. Önce kavanozu kumla doldursanız çakıl taşlarına ve kumlara yer kalmayacaktır. Aynı şey hayatınız içinde geçerli. Bütün zamanınızı küçük şeylere harcarsanız hayatınızda sizin için önemli olan şeylere hiç yer kalmayacaktır. Mutluluğunuz için çok önemli olan şeylere dikkat edin. Çocuklarınızla oynayın, doktor kontrollerinizi düzenli yaptırın. Eşinizi dansa götürün...

BÜYÜK TAŞLAR
İşe gitmek, evi temizlemek tamirat yapmak ve yemek vermek için hep zamanınız olacaktır. Önce büyük taşları gerçek önemli olanları halledin. Önceliklerinizi belirleyin geriye kalanlar sadece kumdur."
Öğrencilerden biri elini kaldırıp şarabın neyi simgelediğini sordu. Profesör gülümsedi, "sorduğunuza sevindim. O sadece hayatınız ne kadar dolu görünürse görünsün iyi bir şişe şaraba her zaman yer olacağını göstermek içindi..."
Haftaya gülümseyerek başlamanız dileğiyle....

Olmadı Hababam Sınıfı
Cuma günü sinemaya gitmeye kara verdim ve Hababam Sınıfı'na izledim. Tam bir hayal kırıklığına uğradım. Keşke filme başka bir isim verselermiş. 'Bizim okulun hali', ya da 'Okulda şamata' gibi. Ama Hababam Sınıfı adını vererek filme yazık etmişler. Arka fonda devamlı "bu film Hababam başka şey değil" demek ister gibi klasik, güzelim Hababam Sınıfı müziği koymasalar hiçbir benzerlik bulunmayacak. Eski Hababam Sınıfı'nda bir Adile Naşit, bir tatlı sert Münir Özkul, bir Kemal Sunal vardı. Ciddi rollerde görmeye alıştığımız Hülya Koçyiğit role hiç uymamış. Gözlerim hep rahmetli Kemal Sunal'ı aradı. Adile Naşit'in rolünde Zeki Alasya son derece sevimsiz kalmış. Mehmet Ali Erbil ise fazla yavan...
Bazı şeylerin taklitlerinden sakınıp olduğu gibi bırakmak lazım. Onların dokunulmazlığı vardır. Olmadı Hababam Sınıfı olmadı, hem de hiç olmadı...