Önce şunu söylemek isterim. Kadir Çelik'in yerinde olmak istemezdim.Geçtiğimiz akşam Star Tv'deki Objektif programının yapımcısı ve sunucusu Kadir Çelik kanalın sahibini, yani patronunu konuk etti. Her sorduğu soru ve aldığı cevaplar karşısında Çelik'in yüzü öyle bir hal aldı ki kendisine üzülmeden edemedim. Son derece sıkıntılı bir hali vardı. Çünkü belli ki kendisine programı hakkıyla hazırlamış görüntüsü verilsin diye "sor.. beni sıkıştırıyor gibi ne gerekiyorsa sor...cevaplarım hazır..."denmiş.
Ama aldığı cevaplar o kadar yetersizdi ki...Ancak yeterli bilgi, eğitim ve kültür düzeyi olmayan insanlar Genç Parti lideri Cem Uzan'ın söylediklerine inanabilirdi. Zaten hedef kitlesi, oy potensiyeli de ne yazıkki oradan gelmiyor mu? Ben şahsen bu tiyatro oyununu şaşkınlıkla izledim. Telefon dinleme olayını bile o kadar basit ele aldı ki, zannedersiniz sütten çıkmış ak kaşık. Efendim bir büro, bir işyeri basılmış. Onlar zaten medya kuruluymuş. Binlerce kaset geliyormuş. Kullanacaklarını kullanıyor, kullanmayacaklarını büroda saklıyorlarmış. Bu kasetler o kasetlermiş. Yani sakla samanı gelir zamanı hikayesi...
Banka boşaltma işine gelince, "ne olur canım insanlar bazen yanlışlıkla kırmızı ışıkta geçebilirlermiş. Bu sadece yanlış bildirim suçuymuş, şartlar o gün onu gerektirmiş."
Sevgili okuyucular vatandaş olarak canım bu gün şartlar onu gerektirdiği için devlete yanlış bildirim yapmak istedi. Var mı itirazı olan? Babasının kaçak durumunda olması ve neden teslim olmuyor sorusuna ise "Aptalmı teslim olsun" dedi. Bu durumda bizim sade vatandaş işlediği suç karşısında teslim olunca aptal oluyor. Tarafsız başka bir televizyon kanalında, bir çok medya mensubunun önüne çıksa sayın Uzan acaba aynı cevapları verebilir miydi? Ne demişler her horoz kendi çöplüğünde öter...
Partilere 16 Şubat sürprizi
Yaklaşan yerel seçimlerle birlikte başınızı nereye çevirirseniz "bir belediye başkan adayı" görüyorsunuz. Aday olmak her vatandaşın doğal hakkı olduğuna göre bundan daha normal bir şey olamaz. Kimi belediye başkanı, kimi kimi belediye meclis üyesi, kimi de muhtar adayı...
Fakat ne yazık ki insan hafızası herşeyi unutmaya yatkın olduğundan yine bir gerçeği unutuyor. Türkiye'de adayları Genel Başkan belirler. Genel başkanı veya İl başkanını ikna ettiğini zannedip aday olanları ise 16 Şubat günü gerçek bir şok bekliyor. Çünkü bilinen bir gerçek var ki o da listeler YSK'ya teslim edilene kadar kimseye bir şey söylenmez, herkese mavi boncuk dağıtılır.
Partilerin genel merkezinde, meclis kulisinde belirlenen adaylar halkın değil parti başkanlarının seçtiği kimselerdir. Ne yazık ki ön seçim yapılmayan, yapılsa da çeşitli şaibelere maruz kalan, seçmenin kendisini yönetecek adayı seçme şansının olmadığı bir ülkede yaşıyoruz.
Sizin anlayacağınız 16 Şubat sabahı siyaset sahnesine yeni küskünler katılacak. Özellikle AKP ve CHP'li bir çok aday isyan edip, partisini terk edecek veya parti içi muhalif kanata geçecek. Bekleyelim, görelim...