YENİ ASIR

Güzel bir mektup


23 Ağustos 2004

Geçtiğimiz günlerde Sabah Gazetesi köşe yazarlarından İlker Sarıer'in İzmir-İstanbul tartışması hakkındaki yazısına cevap yazmıştım. Konu ile ilgili o kadar çok e-mail geldi ki, hepsine burada yer vermem mümkün değil. Fakat benim kadar duyarlı olan bir okuyucumuzun benim cevabım üzerine Sarıer'e yazmış olduğu ve bana da gönderdiği mektubu burada sizlerle paylaşmak istiyorum;

İŞ GAZETECİLERDE
Sayın Sarıer;
Bugün polemik köşenizde "Çeşme Kimindir?" yazınızı okudum ve bir İzmir'li olarak cevap hakkımın doğduğuna inandım.
"Çeşme Çeşmeliler'indir" , "Go Home 34" , "İstanbul Gıcıklığı" gibi sürmanşet haberler basında yayınlandıkça halkın gündemine oturmaktadır. Her ilimizin veya ilçemizin çeşitli konularda fanatik halkı ve fanatik davranışları vardır. Bu marjinalliği sürmanşete taşıyan siz gazetecilerimize burada çok iş düşüyor. Bu tip haberleri eğitici ve önlem alıcı faaliyet şekline dönüştürürseniz topluma ve yaşama katkı, tiraj amaçlı ve renkli manşet şekline dönüştürürseniz topluma zararlı, ayrımcılığa giden bir mıcırlı yola sokmuş olursunuz arabamızı. Küçük bir tartışmanın, büyük bir dostluğu mahvetmesine izin vermeyin. Siz gazetecilerden isteğim bu.
44 yaşındayım. İzmir Karşıyakalı'yım yani İzmirli'yim deme gıcıklığı olan fanatiklerdenim. Ve de son 5 yılımı İstanbul'da geçirmiş, tekrar İzmir'e dönmüs, özel sektörde çalışan orta halli aile babasıyım. İstanbul'da yaşarken Ortaköy'e çorba içmeye gittiğimde, otoparka 5 milyon TL verip, çorbaya 3 milyon TL hesap ödemiş bir vatandaşım. Sırf meraktan gittiğimiz Etiler'de bir kuaförde eşimin boya, manikür ve pedikür işine 4 yıl önce 100 milyon TL kredi kartımla ödeme yapmış ve bu güzel anıyı beynime yazmış bir vatandaşım. Yine aynı tarihlerde Ortaköy'de lüks bir gece kulübünde dört kişi içki hariç bir akşam yemeğine 250 milyon TL hesap ödeyen ve bugün bile bu olayı gülerek anlatan mütevazi bir vatandaşım.
Evet, İstanbul farklı bir şehir ve farklı olmaya layık bir toprak. Ama hala "Ege'nin İncisi" Her ne kadar yıllardır ırzına geçilse de o bizim Kordon'uyla, Fuarı'yla, Asfalt Osmanı'yla, Piriştina'sıyla Ege'nin incisi.

EGE'NİN İNCİSİ
Hatta asla Türkiye'nin dincisi değil, Ege'nin incisi. Izmir'li kişiliğini ve kimliğini hiç bir değerle değişmez. Bizler görüntümüzle karşılanır, şahsiyetimizle uğurlanırız. Rahmetli Piriştina'da olduğu gibi....
İzmir'li boğazı kıskanır, doğru ama boğazlayana karşı agresiftir. Bu Yunan işgalinden gelen iç güdüsel bir davranıştır. Boğazlanmak ve kazıklanmak hele ırza geçilmiş bir yaşamdan sonra biraz fanatik yapmıştır bizleri. O yüzden hassasiyetimizi hoş görün isterim. Şehrimiz, güneşimiz, kumumuz, denizimiz, meltemimiz, tatil yörelerimiz hepinize açıktır. Gelin beraber yiyelim, içelim, serinleyelim ama şımarmadan, dağıtmadan ve birbirimizi kazıklamadan. Sonuçta tüm topraklar bizim. Aynı evde yaşıyoruz. Sen üst katta, ben alt katta. Ama aynı mutfaktan yemek yemekteyiz, unutma !... Sevgilerimle, Zafer Falay.