Stepford Kadınları'nı gördünüz mü? İki haftadır gösterimde olan film kadın erkek ilişkisini keskin bir şekilde ele alan bir komedi. Keskin diyorum çünkü erkeklerin kadınları robotlaştırarak mutluluk içinde yaşadıkları bir kasabayı anlatıyor. Yani burası sözde Erkek egosunun en büyük arzusunun gerçekleştiği yer. Her şeyin mekanik bir düzen içinde yürüdüğü, pembe renklerle boyanmış bir yer Stepford. Bir taraf robot diğer taraf robotları idare eden olunca da ne kavga oluyor ne de gürültü.
TUHAF İLİŞKİLER
Büyük kentin stresinden kaçan bir aile, bir kadın yazar ve eşcinsel iki mimarın kasabadaki bu tuhaf kadın erkek ilişkisi dikkatlerini çeker. Kadınların hepsi aynı tornadan çıkmış gibi benzer güzellikte, alımlı, Barbi'yi kıskandıracak şık kıyafetler içinde sürekli ev işleriyle uğraşmaktadır. Bembeyaz dişlerini gösteren sürekli bir gülümseme içinde erkeklerinin her isteğini mutluluk içinde yerine getirmektedirler. Erkekler ise kulüp binalarında her gün kendi aralarında toplanarak eğlenmektedir. Sonuçta yeni gelen erkekler de bu büyüleyici kolaylıktaki erkek yaşamından etkilenir. Onlarda kadınlarının çevrelerindeki diğerleri gibi olmalarını ister. Nicole Kidman'ın canlandırdığı Joanna Eberhardt ve Bette Midler'in oynadığı Bobbie Markow gerçeği ortaya çıkarmak için mücadeleye başlar.
"Erkekler gerçekten bunu mu ister?" diye düşünüyor insan. Hiçbir fikri olmayan sadece ona hizmet eden bir robot kadın. Hiç sanmıyorum... Bundan daha büyük bir güçsüzlük olamaz. Zaten filmin finalinde; mükemmel bir evlilik olmadığı, karşıt fikirlerin mücadelesinin tüm yaşamı olduğu gibi karı koca ilişkisini de şekillendirdiği vurgulanıyor. İlginç bulduğum diğer nokta kasabadaki tüm robot kadınların önceki yaşamlarında erkeklerinden daha başarılı iş kadınları olması. Bu durum altında ezilen erkekler de bir bilgisayar işlemcinin yardımıyla kadınların beynine yerleştirdikleri cipler sayesinde onları köleleştirerek tüm komplekslerinden kurtulmuşlar. İş hayatında başarılı olan kadınların boşanma oranının yüksekliği bu yüzden mi acaba? Getirin şu cipleri erkekler rahat etsin...
İzmirli Kızlar
Bakın İstanbul'lu kadınlar İzmir'lileri nasıl görüyor. Onbeş günde bir yayınlanan 'Nişantaşı' dergisinde Sabanur Kıraç tarafından kaleme alınan yazıda, İzmirliler'le anlaşmak için neler yapılması gerektiği şöyle anlatılıyor: 'İzmirli bir kızı tavlamak hiç de kolay değildir. Öncelikle onların dilinden anlamanız gerekir. Domat, asfalya, düzgü, bardacık, andaç ya da klorak gibi kelimeler kullandıkları zaman onların yüzüne yabancı dil konuşuyormuş gibi bakmamalısınız. Ama her şeyden önemlisi de onlar 'geliyom, gidiyom, gelcen, yapcan, etcen' diye konuştuklarında asla onlarla dalga geçmemelisiniz. Bunun dışında bilmeniz gereken kavramlar içinde belki de en önemlileri, 'tam 35' ve '35 buçuk' kavramlarıdır. Çünkü İzmirliler kendi aralarında ikiye ayrılır. Tam 35'liler Göztepeli, 35 buçuklular da Karşıyakalı'dır. Onlara nereli oldukları sorulduğunda, 'İzmirli'yim' demez onun yerine 'Karşıyakalı'yım' demeyi tercih ederler. Yemek konusuna gelince... İzmirliler her şeyin zeytinyağlısını sever. Turp otu, radika, cibez, ısırgan otu ve deniz börülcesi gibi lezzetlere bayılırlar.