Çukurova Üniversitesi'nden, Prof. Dr. İbrahim Ortaş'ın, eleştiri ve tartışma kültürü üzerine yapmış olduğu çalışma oldukça ilgimi çekti. Eleştirmeye her zaman hazır, eleştirilmeye ise her zaman uzak bir toplum olduğumuzu düşünürsek, herkesin bunu okumasında fayda var;
ştiriden korkanlar kendilerini yenileyemezler.
Eleştiri insanın insan olması ve insanlar arasında sosyal farklılıkların oluşması ile başlamış ve o günden bu yana eleştiriye tahammül etmek hep zor olmuştur. Aslında eleştiriden korkulmaması, tam tersine yararlanılması gerek diye düşünüyorum. Genelde eleştiriye muhatap olan otorite tarafından; eleştiriye karşı, otoriteyi zayıflatmak, düzeni yıkmak, birliği bozmak, çoğunluğun iradesini hiçe saymak gibi bir çok savunma / suçlama getirilmektedir. Tabii bazıları için yapıcı, bazıları için de yıkıcı eleştiri kavramları gelişmiştir.
Eleştiriye pek çok kişi yanaşmadığı gibi kurumlar da, devletler de iyi gözle bakmazlar. Çünkü doğal olarak insanlar gibi kurumlar da tutucu veya muhafazakvarlığını korumak ister. Bu konuda bireyler eğer ön yargıları yoksa daha esnek olabilirler, fakat kurumlar biraz daha zorlanmaktadırlar.
FARKLI DÜŞÜNMEK
Farklı düşünebilmek yaratıcılıktır.
Yaratıcı insan farklı insandır, farklı kişi renkliliğe düşünce farklılığının bir ölçüsü olarak çok boyutlu bakabilen kişidir. Farklı insanı bol olan toplumların farklı görme, yaratma potansiyeli yüksektir. Eğer aykırı düşünceli kişiler olmasaydı belki bugün sahip olduğumuz bir çok yenilik olmayacaktı.
Cesur ve kendine güvenen, bildiğini ortama sunan insanların sayesinde moda topluma benimsetilmiş, bugün kadınlar pantolon giyiyor, saçını kısa kesiyor, araba kullanabiliyor duruma gelmişler.
Bu anlamda radikal düşüncelerden korkulmaması gerekir. Bütün fikir üreticileri hep radikal, aykırı düşünceden beslenirler ve bu tür kişilikler genelde çağında değil ancak çağının çok ilerisinde anlaşılabilmişlerdir.
BUNU ÖĞRETEBİLİR MİYİZ?
Yaşama ve olaylara eleştirel bakabilmeyi öğretebilir miyiz?
Başkent Üniversitesi'nden Doğan Kökdemir "Eleştirel düşünme doğuştan gelen bir özellik değil, öğretilebilir, anlatılabilir ve rahatça uygulanabilir bir sistemdir" diyor. Bunun için başta eğitim sisteminin uygun olması ve öğreticilerin de eleştirel düşünme sistemini bilmeleri gerekir. Öğrencinin eleştirel düşünceyi kazanması yalnız üniversite ortamında beklenilmemeli. Ancak bu yetenekler ders bazında değil, yaşam öğretisi olarak görülmelidir. Başta aile ortamında kişinin özgüveni kazandırılmalı, ilk ve orta öğretimde bunun alt yapısı ve donanımı sağlanmalı. Sanırım bilgi çağını yakalama arzusunda olan ülkemizin zaman kaçırmadan eğitimini eleştirel alternatif sisteme oturtması gerekir."
Prof. Ortaş'ın çalışmasının buraya kadar olan kısmında katılmadığınız nokta var mı? Bence yaşama, olaylara bütünsel ve alternatif bakmalıyız. Tartışmayı, eleştirmeyi ve eleştirilmeyi öğrenmeliyiz. Sizce...?