Perşembe günü Türkiye Ziraat Odaları Birliği'nin düzenlediği, Manisa'da bizzat izlediğim "Çiftçilerin Haykırışı Mitingi" hala gözlerimin önünden gitmiyor.
Çiftçi aç, çiftçi yaralı, çiftçi hakkını arıyor.
Kadın, erkek demeden Türkiye'nin her yerinden kilometreler kat ederek 1 saatlik meydan savaşı için kopup gelmişler.
Tek amaçları, tek ortak sorunları var. Dertlerini anlatabilmek, seslerini duyurabilmek. Ama hükümet o kadar kendini üç maymunu oynama rolüne kaptırmış ki, aynı gün İzmir'de çeşitli açılış ve toplantılara katılan Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker "Bu çiftçi eylemi değil, siyasi angajman. Tarım kesimine en büyük destek AKP döneminde sağlanmıştır. Herkes bilsin ki, çiftçimizin yanındayız" demiş.
Ne zaman gerçeği görecekler, ne zaman halka kulak verecekler? diye düşünürken, Bakan Eker'in sözlerini okuyunca cevabı kendi kendime buldum. Sandıkta...
SİYASET YOKTU
Miting alanında bazı siyasi partilerin önde gelenlerini kendim de gördüm. Ama sadece izleyici olarak gelmişlerdi. Hatta miting otobüsüne binip TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar ile konuşmak isteyenler oldu, ona bile izin vermediler.
Mitingden sonra Manisa Saruhan Oteli'nin lobisinde Şemsi Bayraktar ile sohbet etme imkanımız oldu. Bayraktar, "Gelmiş geçmiş en büyük köylü mitingi oldu. Bu kadar büyük kalabalığı hiç bir siyasi parti toplayamazdı. Başkanlığa geldiğim günden beri tüm siyasi partilere uzak durdum. Burada hiç bir siyasi partiden destek almadık. Bizim siyasetle işimiz yok, olamaz da. Siyaseti de hiç bir zaman düşünmüyorum, bir beklentim de yok" dedi.
KÖYLÜ HER ŞEYİMİZ
Bayraktar, miting alanına geldiğinde, çiftçiler tarafından öyle bir karşılandı ki, zannedersiniz Başbakan geldi. Bugün Başbakan'ın bile böyle karşılanacağını hiç sanmam.
Türkiye'de tarım, 7 milyon insanımızın istihdam ettiği, 23 milyonluk nüfusun geçimini sağladığı bir sektör. 70 milyon insanın etini, sebzesini, meyvesini bu kesim üretiyor. Yani "Köylü milletin efendisidir" sözü ile Atatürk en güzel benzetmeyi yapmış. Sabah kahvaltısında, öğlen, akşam yemeklerinde yediğimiz her şey onların ürünleri. Onlar olmasa aç kalırız aç... Bu kesimin, yani köylünün başkanı olmak bence bir çok makamdan bile şeref verici bir mevki.