Yine Karabatak gibi yok oldum değil mi? Aslında her gün sizlerleyim ama siz yazılarımı okuyamadığınızdan ortadan yine yok oldum sanıyorsunuz.
Halbuki beynimde aşağı yukarı 2500 lik vuruşla köşe yazılarımı yazıyorum ,ama nedense bilgisayar başına oturamıyorum. Çünkü biliyorum çoğu sakıncalı yazılar , çünkü biliyorum Türkiye’de değil “ özgür basını “ özgür hiçbir şey kalmadı.
En son yazılı basında Haber Türk gazetesinde yazarken ilk defa hayatımda “gazete artık basılmayacak “ dendiği gün “ OH ! “ çekmiş derin bir nefes almıştım. Çünkü fikrim, düşüncem, bilgisayarın tuşlarına basan parmaklarım hepsi baskı altındalar. Yani ben “ ben “ değilim.
Diğer taraftan güzel güzel yazılarıma başlamış, kendi bloğumu bile yeniden hayata geçirmişken birden üç ay içinde 3 arkadaşımı kaybetmenin şokunu ve üzüntüsünü yaşadım. Sanırım depresyona girdim. Çünkü hayatı ve hayatımı sorgulamaya başladım .Çünkü öyle ani ve zamansız ölümlerdi ki üçü de …
Şimdi ise kendimi Kaz Dağları coğrafyasına bıraktım. Burada beni bir rahatlama, gevşeme aldı.… Kaz Dağları’ndaki Nadas Oteldeyim.
Sanki uzun zamandır nadasa çekilmiş ruhum burada Selvi ağaçlarının altında yeniden yeşermeye başladı.
Nadas Otel’in sırtı dağlara, yüzü denize bakıyor. Odam o kadar güzel ki kendi terasım var .Sallanan salıncağı ve minik terasımı görünce hemen bilgisayarımı fişe taktım. Hem de uzun zamandan sonra ilk defa. Beyaz bir kelebek önümde çimlerde dans ederken benim parmaklarımda tuşlarda dans etmeye başladı.
Kesme taş duvarlı, geniş balkonlu ‘Viila 2” isimli odamızda sanki derin bir kompozisyonun içindeyim.
Dün akşam yediğim birbirinden güzel lezzetler burada MSA kökenli şeflerin elinden çıkmış. Hepsi ile akşam tek tek tanıştım hoş sohbetler yaptık.
Anlayacağınız Kaz Dağları ve Nadas beni benden aldı ve sonunda uyandım.
KARABORSA
Osmanlı Devleti ,Birinci Dünya Savaşı sırasında askerî, sosyal ve ekonomik birçok problemle karşı karşıya kalmıştı. Bu bağlamda, bir yandan ülkenin uzak cephelerinde mücadele ederken, diğer yandan sosyal ve ekonomik krizlerle baş etmeye çalıştı.
Bu sırada ülkenin içinde bulunduğu olağanüstü koşullar temel tüketim maddelerinde yüksek fiyat artışlarının ortaya çıkmasına yol açmıştı. Savaş ekonomisinin getirdiği koşullar, bu süreçten yararlanmak isteyen kişi ve grupların karaborsacılık yapmasına neden oldu.
Savaş yıllarında gıda maddelerine olan talebin artması, üretimin düşmesi ve ulaşım yollarının kapanması sonucu ithalatın durmasıyla karaborsa yaygınlaştı.
Karaborsa, arz ve talep dengesinin olumsuz bir yansıması olarak depoculuk, istifçilik, vurgunculuk ve spekülasyon yapmak suretiyle toplumsal yaşamda yerini aldı.
Osmanlı Hükümeti karaborsa sonucu oluşan hiper enflasyonu aşmak, iaşe problemini çözmek amacıyla bazı tedbirler almasına rağmen başarılı olamamış idi. Neticede savaş yılları boyunca ülkenin sosyal ve ekonomik yaşamında “ karaborsa “ etkili oldu…Ve olanlar oldu.
Geçmişten gelen bu bilgileri sizleri hatırlatma gereği neden mi duydum ? Sanki tarih tekerrürden ibaret de ondan. Sanki göremediğimiz ama hissettiğimiz savaş ekonomisi dönemindeyiz. (Ki öyle….)
Dün gece rüyamda yaklaşmakta olan daha da büyük savaş planlarının ayak seslerini mi duydum? . Hatta Olağanüstü hal bile ilan edildi sanki.
Zamanlama ise manidar ,tam da seçim arifesindeyken.Ya da Kaz Dağlarının havasından,suyundan ….Sonra birden gözlerim açıldı .Hey buradayım…! diyesim geldi.