Eğer bir ülkede “yargı” siyasi iktidar tarafından yönlendiriliyor ve baskı altında tutuluyorsa, o ülkede demokrasiden bahsetmek mümkün değildir. Ayrıca demokrasinin temel gereklerinden olan kuvvetler ayrılığı ilkesine de terstir.
Hükümet, gece yarısı operasyonu ile askerlerin her kademe de ve her koşulda sivil mahkemeler de yargılanmasını onaylatmış, bu hareketini Avrupa Birliği’nin talep ve standartlarına uyma zorunluluğu olarak savunmuştur.
Halbuki AB ‘nin sivil yargı ile ilgili çeşitli olmazsa olmaz talepleri vardır.Bu talepler uluslar arası ve evrensel hukuk kurallarına uygun taleplerdir.Bunlar , yargının bağımsızlığı adına hakim ve savcıların hem siyasi baskı ve hem de tahakkümden kurtarılması gerekliliğini içerir.
Peki ,hükümetin bu doğrultuda meclise getirdiği yada getirmeye hazırlandığı bir yasa tasarısı var mı?
Konu hakkında tartışırken soruyu CHP İzmir Milletvekili
Selçuk Ayhan’a sordum.
Ayhan soruma cevap verirken ,bugüne kadar süregelen olayları da analiz etti.
Selçuk Ayhan ;
Gördüğüm kadarıyla böyle bir yasa tasarısı için hiçbir hazırlık yok. Hükümetin yapmak istediklerine bakarsak şunları görürüz;
*Anayasa mahkemesi üyelerinin, RTÜK gibi meclisteki gurup çoğunluğuna göre belirlenmesini istemek.Yani, Anayasa Mahkemesini siyasi denetim altına almak.
*Bir gecede , komisyonların bile by.pass edildiği tasarıyı yasalaştırarak,hakim- savcı alımlarını Adalet Bakanlığınca belirlenecek 5 tane bürokratın eline bırakmak.Yani yargıda kadrolaşmak.
*Kendilerine yakın görmedikleri hakim ve savcıları,hukuksuz bir şekilde ‘teknik takip’ diye adlandırılan telefon dinlemesine alarak,tehdit ve şantajla yıldırmaya çalışmak. Ardından da haklarında soruşturma açmak. (Anayasa Mahkemesi Başkan Vekiline ve Sincan’ da ki hakime yaptıkları gibi)
*Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine seçilecek bir üye için, istedikleri üye ile birlikte koşulları uymayan iki kişiyi daha bildirerek, mahkemeyi kandırmaya çalışmak. Bu nedenle AİHM tarafından Türkiye’nin refüze edilmesini sağlamak.
*İşlerine gelmeyen mahkeme kararlarında, mahkeme heyetini suçlayıp,hatta bazı kararlar için yetkili organın ‘ulema ‘ olduğunu söyleyecek kadar çağ dışı yorumlar yapmak.
*Ergenekon davasında olduğu gibi, polis soruşturmasını savcı soruşturmasının önüne geçirmek.
*Mahkeme kararlarına takılan icraatları için, bir kere uygulanabilecek özel yasalar çıkarmak. (Mayın yasasında olduğu gibi)
Sevgili okuyucular yukarıda ki örnek, analiz ve gözlemler bana ait değil . CHP İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’a ait. Fakat bir fiil hepsi de hayatımızdan geçip giden yılların içinde karşı karşıya kaldığımız, yaşadığımız olaylar.
Aslına bakarsanız bizler tarihi bir dönemden geçiyor ve tarihi olaylara şahit oluyoruz. İleri de torunlarıma bu dönemle ilgili bir şeyler anlatmak zorunda kalırsam, kim bilir ne gibi bahaneler bulmak zorunda kalacağım.
İnşallah bana “ Neden seyirci kaldınız, alternatifiniz yok muydu? “ diye soran biri çıkmaz.