Başlığı okuyunca eminim ki “Bu kadının da sonunda sıcaktan beyni sulandı herhalde” diye düşüneceksiniz.
Hayır, beynim falan sulanmadı, fakat ağzım sulandı.
Geçtiğimiz günlerde eşime sordum ; “ Sen hiç Nutella ile yatağa girdin mi?”
Eşim bana tuhaf tuhaf baktı “ Ne Nutellası ,o da kim? “
-Şu zenci olan canım…Hani lezzetine doyum olmayan…
- Ayşem ,ne saçmalıyorsun…?
-Saçmalamıyorum,Nutella diyorummm!
Baktım ki anlamamakta ısrarlı, mutfağa giderek en büyük boy Nutella kavanozu ile geri geldim.
“Seni Nutella ile tanıştırayım.” dedim.
Kaşık kaşık yatakta Nutella yediğimi gören eşim şaşkınlıkla “İnanamıyorum…”dedi ve öyle kalakaldı.
Bunda inanmayacak bir şey yok. Herkesin bir zaafı vardır. Benim de Nutella’ya var.
Milyonlarca kişinin yaşamını doğrudan etkileyen fındık konusunda hükümete bu zaafımdan dolayı , üreticiler kadar ben de tepkiliyim.
Hükümetin fındık politikası sonunda beni de isyan ettirdi.Üreticiyi resmen tüccara teslim ettiler.
Ya fındıkların başına bir şey gelirde Nutella haline gelemezler ise?
CHP Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi altı maddelik bir öneride bulunmuş. Belirlenen 406 hektarlık üretim alanının arttırılmasını, alternatif ürüne geçiş teşviklerinin yükseltilmesini, üreticiyi tüccarın insafına bırakan serbest fiyat uygulamasına son verilmesini, Şekerbank borçlarının affedilmesini ve 2004 ‘den kalan 200 milyon TL’lik don zararının ödenmesini istemiş.
Bu zaten uygulanması gereken isteklere ilave olarak ben de üreticinin arttırılması istenen 406 hektarlık üretim alanın daha da arttırılmasını rica ediyorum.
Lütfen fındık üreticisini daha fazla üzmeyin, strese sokmayın. Bol bol fındık olmalı ki Nutellasız yaşam olmasın.
Koyun can derdinde
“ Koyun can derdinde,kasap et derdinde” diye düşünürken izlediğim bir televizyon dizisi aklıma geldi.
Digitürkte yayınlanan Monk adlı polisiye dizinin kahramanı Detektif Monk son derece özel , düzen hastası ,mikroptan korkan ve takıntılı bir kişiliktir.Hatta bu konu da tedavi görmektedir. Dolabında aynı gömlekten onlarca ve hep aynı renkte bulunmaktadır. Bir gün paketini yeni açtığı gömleğin düğmesinin değişik dikildiğini o hassas bakışları ile fark eder.
Ve anında bunu üreten kadının bir sorunu olduğu kanaatine varır. Üretici firmayı,ardından fabrikayı,ardından fabrikada çalışan ve o seriyi üreten bölümü ve o makine da oturan kadını bulur. Kadıncağıza “ Yıllardır düzenli diktiğiniz düğmeyi neden artık aynı şekilde dikmiyorsunuz .Lütfen sorununuz ne ise, söyleyin . Bir an önce halledeyim ki düğmeler düzelsin,ben de gömleklerimi rahatlıkla giyebileyim ?” der.
Şaşkınlıkla bakan kadın ,oğlunun bir aydır kayıp olduğunu,üzüntüden gözüne uyku girmediğini anlatır. İz sürmeye başlayan Monk oğlunun başına gelenleri araştırır ve sonunda kadının oğlunu bulur. Böylece hem kadıncağızın morali hem de gömlek düğmeleri düzelir. Monk da rahatça gömleklerini giymeye devam eder.
İşte benim ki de o hesap…