Bayram tatilinde milletin Münevver Karabulut’un katil zanlısı Cem Garipoğlu’na kilitlenmesini fırsat bilen yetkili makamlar , çok önemli bir yönetmelik değişikliğinin Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmesine imkan sağladılar.
Farkında mısınız “ memurlara suçu ihbar yükümlülüğü” adı altında ek bir madde yönetmeliğe girdi. Yönetmeliğe göre suçu ihbar etmeyen memur hapis cezası alacak. İhbar eden ise korunacak.
Ayrıca suçu ihbar eden memurların bu nedenle ceza almaları ya da görevlerinin ağırlaştırılmasının önlenmesi için de düzenleme yapılmış. Bakanlar Kurulu tarafından yapılan yönetmelik değişikliği geçtiğimiz günlerde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yönetmeliğin “Devlet Memurları kurumları ile ilgili resmi ve şahsi işlerinden dolayı müracaat hakkına sahiptirler” maddesine “Ayrıca Devlet memurları, görevleri sırasında haberdar oldukları konusu suç teşkil eden durumları yetkili makamlara bildirmekle yükümlüdürler” fıkrası eklendi.
TCK’daki düzenlemeye göre işlenmekte olan bir suçu yetkili makamlara bildirmeyen kişi, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacak.
Buraya kadar her şey tamam…
Fakat satır aralarında dikkat edilmesi gereken bir başka önemli husus hakkında beni Çeşme Belediye Başkanı Faik Tütüncüoğlu uyardı.
Tütüncüoğlu ; “ Memur memuru ,yani mesai arkadaşını canı isterse şikayet edecek. Suç ispatlanmasa da şikayet edilen kişi hakkında tahkikat yapılabilecek “ açıklaması yaptığında,
gayri ihtiyari “ Nasıl olur ? Suç ispat edilmeden nasıl böyle bir yaptırım uygulanabilir …” derken, Başkan Tütüncüoğlu ; “ Garipoğlu’nun yakalanması gündemi meşgul ederken ,belli ki bu haber sizin de gözünüzden kaçmış . Gündemi sürekli bu gibi şeylerle meşgul ederek isteklerini sessiz sedasız resmi gazetede yayınlıyorlar. Osmanlı devrinde ki jurnalcilik yeniden hortlatılmak isteniyor. Kimse farkında değil “ diyerek kaygılarını dile getirdi.
Osmanlı Arşivleri'nde, 1840-1845 yılları arasındaki döneme ait "havadis jurnalleri" adını taşıyan bir seri belge son derece önem taşır. Bu belgelerde, o dönemde sıradan İstanbul insanının kahvede, sokakta, çarşı ve pazarda ve hatta evlerinde yaptıkları sohbet ve dedikodularına kulak kabartan hafiyelerin jurnalleri kayıtlıdır.
Tabi burada akla ilk gelen sorulardan biri, Osmanlı devletinin bu dönemde neden özel hafiyeler aracılığıyla halkın dinlediğidir.
Osmanlı devlet yöneticilerinin o dönemde , sokaktaki insanın ne yaptığı ve ne düşündüğüyle ilgilenmesi, halkın günlük sohbetlerinin sistematik bir biçimde rapor edilerek kaydedilmesi ve değerlendirilmesi tarihimize yazılmış hoş olmayan bir dönem olarak geçmektedir.
Yıllardan beri özel telefonlarımızın fütursuzca dinlendiği şokunu halen daha üzerimizden atamamışken bir de bu kanunun eklenmesi bana kalırsa son derece hassas bir gelişme. İnsan ister istemez Başkan Faik Tütüncüoğlu’nun uyarı dolu sözlerini hatırlıyor. Eklenen kanuna göre , memurların suçu ihbar etmemesi halinde verilecek ceza daha da artacak.
Yönetmeliğe ayrıca “İhbar yükümlülüğünü yerine getiren Devlet memurlarına ihbarlarından dolayı bir ceza verilemez, doğrudan veya dolaylı olarak hizmet koşulları kısmen de olsa ağırlaştırılamaz ve değiştirilemez” hükmü eklendi. Böylece işlenen suçu ihbar eden memurlara amirleri ve kurumları karşısında koruma sağlanması hedefleniyor.
Yani ihbar eden kişi haksız çıksa dahi ne olursa olsun karşı tarafın siciline işlenecek, şikayet eden ise korunacak.
Ne demişler ; Çamur at izi kalsın….!
Bir süredir gerek Sisi ile gerek Nurseli İdiz’le aynı kefeye konulmak istenen, Başkent Üniversitesi Rektörü Mehmet Haberal ve eski YÖK Başkanı Kemal Güriz gibi isimlerin de başlarına benzer olaylar gelmedi mi?