Perşembe günü ANAP ve DP Genel Başkanları sürpriz bir basın toplantısı düzenleyerek iki partinin birleşmesi konusunda ki engelleri aştıklarını bildirdiler.
Sürpriz bir şeklide diyorum, çünkü yılan hikayesine dönen bu iki partinin birleşme ve de birleşememe süreci artık oldukça sessizce yürütülmekte.
“Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yermiş” misali bu defa ki birleşme görüşmeleri basından uzak gerçekleşiyor. Ancak son nokta konduktan sonra basına bilgi veriliyor.
Her iki tarafın komisyonları son derece uyumlu bir çalışma içinde olup, asla dışarıya sızıntı yapmıyorlar.
Yani anlayacağınız ,iş bu sefer ciddi…
Çünkü bir dargın ,bir barışık olduklarından artık birlikteliklerine kimse inanmaz , güven olmuştu.
Fakat bu defa aralarında ciddi bir beraberlik var. Hem de ileriye dönük …
Yani bu defa laf olsun diye flört etmiyorlar.
Onları ayırmaya çalışanlar bugüne kadar başarılı olduklarından dolayı olaylara karşı da artık tedbirli davranıyorlar.
Bu bir dargın ,bir barışık geçirdikleri süreç içinde, nereden ne hamle yapacaklarını bilecek kadar düşmanlarını da tanımış oldular.
Her türlü dış etkene, dedikoduya, kem gözle bakana gereken cevabı hemen bir araya gelerek veriyorlar.
En önemlisi, artık araya hatırı sayılı aile büyükleri girdi.
“Kız evi naz evi “ deseler de, aile büyükleri gördüler ki , artık kimsenin bu devirde naz- niyaz çekecek hali kalmamış. Herkes yapacağı nazı yeterince yapmış.
‘Armudun sapı, üzümün çöpü’ derken yaş Kemal’e ermiş. Yine evde kalacaklarını kendileri hala fark etmeseler de , çevredekiler ve büyükleri fark etmişler, uyarmışlar.
Etraftan da ; “ evlilik o kadar da kötü bir şey değil. Daha düzenli, daha sağlıklı yaşarsınız. Bol bol çocuklarınız olur.Torun torba sahibi olursunuz. Hem ekonomik kriz de var. Artık bir eve, iki gelir birden girmesi lazım. Madem aileden kalan mirasınız , gelecek bir paranız da yok,elinizdekileri birleştirin. Birlikten kuvvet doğar.” Demişler.
Böylece bakmışlar pabuç pahallı , büyük sözü dinlemeye karar vermişler.
Bu arada unutmayın ki büyük aşklar en büyük kavgalar sonucu ortaya çıkarmış. Hem de en sağlıklı, en sağlam biçimde. Çünkü onlar en kötü günleri, ayrılmaları, kavgaları çoktan aştıklarından birlikteliklerini sarsacak süprizlerle karşılaşmazlarmış.
Lafı uzatmayalım, birbirlerinin huylarını sularını artık öğrendiklerinden işi fazla uzatmadan ömür boyu birleşmenin ilk adımı olan nişan yüzükleri taktılar…
Duydum ki ,çağın gereği olan evlilik sözleşmesini , yani mal varlığı anlaşmasını bile yapmayacaklarmış.
Biri diğerine kendini tüm mal varlığı ile verirken sadece haklı olarak bazı koşullar ortaya koyuyormuş.
Şimdi bu koşullar üzerinde konuşulacakmış.
Yani işin çoğu bitmiş, azı kalmış.
Kalan kısım sadece teferruattan ibaret olsa da pürüz çıkmaması için konuşulması lazım, derlermiş büyükleri.
Haklılar, ne de olsa her ikisi de köklü ve geçmişi olan aileler.
Tek taraflı vermek Allaha mahsus olduğuna göre kimsenin kimseye hakkı geçmemeli, değil mi?
E…ne demişler , onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevitine.