İNTERNET HABER

Çeşme'nin Haşemalıları


15 Temmuz 2009

 

 

 

Son günlerde türbanlı kadınlarla evlenilir mi , evlenilmez mi tartışması yaşanırken , Hürriyet Gazetesi yazarı Ayşe Arman türbana bürünüp halkın arasına girdi.

 

Bu tartışmalar sürerken benim merakımı en çok “ Haşema” çekmekte.

 

Geçtiğimiz hafta Bodrum Çökertme koyunda bir arkadaşımızın teknesinde bir taraftan dinleniyor, diğer taraftan da plajda denize giren gençleri izliyorduk. Yan koydan yürüyen pembe kukuletalı bir genç kız ile arkasında yürüyen şalvarlı  kadın eşimin dikkatini çekmiş.  Eşim “Sıcakta eşofmanla pişmiyor mu bu insanlar “ diye söylenirken , bir baktım ki eşimin eşofmana benzettiği kıyafet haşemadan başka bir şey değil.

Pembe Haşemalı genç kız ‘ bütün dağları ben yarattım” edası ile burnu havada yürürken ,arkasında annesi olduğunu tahmin ettiğimiz şalvarlı kadın ona yetişmeye çalışıyordu.

Haşemalı genç kız , bikinili gençlerin yanından , onlardan tarafa hiç bakmadan  denize girdi, yüzdü, bir süre kendince dalgalarla oynadı.

Bu ilginç görüntüyü uzaktan izleyen bizler kendimizce yorumlara başladık. Bu gördüğümüz Bodrumda ki kaçıncı Haşemalı idi ? Sanki  yürüyüş ve tavırları da değişmişti. Görüşlerimizi tartışırken, ben en çok yanımda fotoğraf makinesi olmamasına yandım.

 

Haşema olayında en çok merak ettiğim konu beni Çeşme’ye kadar rahatsız etti. Kafanda dahi kukelata benzeri kapşon var iken ,denizden çıkan insan o  kıyafetle nasıl olur da üşümez?

Sırtın, bacakların ,karnın tamamen kapalı …Islak ıslak kurumasını beklemek zorundasın…

Kadınlar için son derece sağlıksız bir durum.

Tüm bu düşünceler beynimde gezinirken ertesi gün  Bodrum’dan Çeşme’ye geçtik.

Çeşme’de evde iki yıldır yanımda çalışan dünya güzeli başı örtülü bir yardımcım var. Bir gün olsun baş örtüsü beni rahatsız etmedi. Her gün namaz saati geldiğinde evde namazını kılar, ardından işine devam eder.

Arada sırada , eğer evde isem  “Namaz kılacağım ,rahatsız eder miyim ?“ diye sorar.

Ben de “ Ne münasebet.Sorulur mu? Tam tersi evimizde dua okunması hoşuma gidiyor” cevabını veririm.

Haşema olayını Çeşme’de  Sibel’e sordum. “ Sen denize nasıl giriyorsun? “

Sibel “ Haşema ile giriyorum .Arkadaşlarımla beraber ılıca plajından giriyoruz.Eskiden bize garip garip bakıyorlardı. Şimdi alıştılar herhalde,eskisi kadar bakmıyorlar” yanıtını verdi.

“ Peki senin Haşeman ne renk ?   Haşema ile denizden çıkınca üşümüyor musun?” gibi ardı arkası kesilmeyen sorularıma sabır ve hoşgörü ile yanıt veren Sibel “ Haşemam füme rengi. Denizden çıkar çıkmaz eve geldiğim için pek rahatsız olmuyorum. Haşema’ nın kumaşı gençlerin giydiği şort mayoların kumaşından olduğunda su tutmuyor” diyerek beni rahatlatmaya çalıştı.

Daha sonra  Google’da  “ Haşema” yazdım. Ben daha yeni konu hakkında merak etmeye başlaya durayım, meğer onların özel siteleri bile varmış. Hatta son moda Haşemaları buradan takip etmeniz  bile mümkün.

 

Şimdi de Ayşe Arman’ın türbanla gezinmesine, haşema ile denize girmesine değinmek istiyorum.Bana kalırsa Ayşe Arman ne yaparsa yapsın bu kadınların hissettiğini hissedemez.

Nedenine gelince…

Ayşe Arman Çeşme’de  sloganı "Odalarımızda huzur verici deniz manzarası var!" olan tesettürlülerin oteline gitmiş. Havuz kenarında Haşemalı kadınların tenteler arasında üstsüz,hatta mayokini ile güneşlendiğini görmüş. Benim de bildiğim ,önünden sık sık geçtiğim bu otelde kadınların olduğu bölümde , erkek sinek  değil yaşamak nefes dahi alamaz. Havuz sefasını  bitiren kadınlar, insan içine çıkarken yeniden kapanırlar.

Ayşe Arman  bir taraftan  güzel bir gazetecilik örneği sergilerken, diğer taraftan merakını tatmin ediyor. Buraya kadar söyleyecek bir şeyim yok….

Çünkü Ayşe Arman  biliyor ki  bu iş sadece birkaç gün sürecek. Sonra yine eski kılık kıyafetine bürünecek.

Sizce kadınların ömür boyu sürecek olan  hapishane duygusunu anlamak , 3 günlük kılık değiştirme ile mümkün olabilir mi?