Günlerdir içki konusunu yazmak isterken, başka başka gündemler yüzünden bir türlü konuya girememiştim..
Herhangi bir haber de ilgimi çeken bir cümle var ise o bölümü hemen beynimin bir bölümüne not ederim. Kendimce bu cümle araştırılması ,incelenmesi ve hakkında yazılması gereken konu demektir.
Aynı durumu geçtiğimiz günlerde yaşadım.Bir taraftan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ‘in referandum tartışmaları sürerken ,diğer tarafta haberlerde alkollü içki satışı 2008 yılında yüzde 20 oranında artış göstermiş olduğu haberi yayınlanmaktaydı. Tatsız bir tesadüf müdür bilinmez ama her iki haberde ki çelişki hemen beynimin bir köşesine düştü.
Türkiye’nin Başkentin’in Belediye Başkanı herhalde yapacak iş bulmadığından olsa gerek böyle anlamsız bir referanduma gerek duymuştu. Yapılacak kamuoyu yoklaması, Aşkabat Caddesi'nin (7. Cadde) 'İçkili Yer Bölgesi' olup olmamasını tespit amacını taşırken CHP'li milletvekilleri ve bir kısım medya tarafından 'içki yasağı geliyor', 'içki yasaklansın mı', 'mahalle baskısı' gibi yorumlarda aldı başını gitti.
Sayın Gökçek bu gibi işlere kafa yorarken sanki kendisine nispet yapar gibi Türkiye’de içki sektöründe en yüksek artış şarapta yaşanmış.
Ülkemizde alkollü içki satışları geçen yıl, bir önceki yıla göre yüzde 19,6 oranında artarak 1 milyar 101 milyon 582 bin 924 litreye ulaşmış.
Neden acaba?
Günlük rakı satışı 122 bin litre, şarap satışı % 66 ,viski 1.6 milyon litreyi bulmuş.Günde ortalama 2,5 milyon litre bira satılmış.
2007 yılında 399 bin
97 litre olan şampanya satışları da 2008 yılında 460 bin 547 litreye çıkmış.
Neden acaba?
İnsanı anlama konusunda “yasak koymalar” bölümü bakın psikoloji de uzmanlar tarafından nasıl değerlendiriliyor ;
” Sıkı eğitim, cocuğa olur olmaz yasaklar koyma ve yaşanmaz kurallar ile çocuğu yetiştirmekdir. Sıkı eğitim ve disiplin uygulayan anne-babalar çocuğu kendi tasarladığı bir kalıba göre yetiştirme amacını güderler. Çocuk sıkı bir denetim altında tutularak en küçük yanılgı ve hataları gözden kaçmamakta, bunların üzerinde önemle durulmakta ve düzeltilmesi istenmektedir. Böyle aileler çocuklara kendilerini yönetme fırsatı vermemektedir.
Bireyin kendine güvenini ortadan kaldıran, onun kişiliğini hiçe sayan bir disiplin yöntemi olan sıkı eğitim ile büyüyen çocuklar; kibar, sessiz, uslu ve dürüst olmalarına karşın uzmanlara göre ; küskün, çekingen, kolay etkilenebilen, huysuz ve aşırı hassas bir yapıya da sahip olabilmektedirler. Bu tutum sonucunda çocuklarda iç çatışmalar ve huzursuzluklar gelişir. Ardından dengesiz ve tutarsız bir yapının oluştuğu gözlenir.”
Şimdi gelelim koskoca insanlara, koskoca bir cadde de yaşayan insanlara konmak istenen yasak olayına…
Adı ne olursa olsun ”yasak “ yasaktır.
“Yasaklar delinmek için yapılır “ sözü ise gerçek yaşamda uygulanan acı bir gerçektir.
Bayramda bir kadeh de benim için kaldırın. Adı da “Yasaklara ! “ olsun.