İNTERNET HABER

2010 ‘da Türkiye’nin en genç Başbakanı olacağım !


26 Aralık 2008

Başlığa bakıp yanlış anlamayın.Bu sözler bana değil, Türkiye’nin en genç Genel Başkanı Süleyman Soylu’ya ait.

Sayın Soylu ile İstanbul Plaza Otel’de uzun ve keyifli bir sohbet yaptık. Aslında resmi bir  röportaj      olarak başlayan konuşmamız bir süre sonra keyifli bir sohbete dönüştü. Konuşmalarımız içinde geçen

 önemli konu başlıklarını sizlerle de paylaşmak istiyorum.

 

Öncelikle şunu belirteyim ki,Süleyman Soylu koltuğa oturmuş.Hani oturamadı, olmadı,yapamıyor,diyenlere en güzel yanıtı ise bana kalırsa şöyle veriyor ;

 

Ben diyorum ki , Türkiye artık siyaset ve milliyet arasında bir güven tazelemesi yapması lazım. Artık siyasetçilerin, güvenilir siyasetçilerin, güvenilir siyaset mekanizması oluşturması gerekir. Halk artık yoruldu. Kendisine söz verip de, bu sözleri tutmayan, sürekli halk karşısında zik-zak çizen, kendinden kopuk siyasetçilerden yoruldu. Benim için seçimin geneli, yereli yoktur. Ben partiyi 5.4'ün altında aldığımı biliyorum , ama ben 5.4'ün çok üzerinde bir oy alacağım .Eğer alamazsam da bırakacağım”

 

Yani Soylu 29 Mart Yerel Seçim takvimini kendisine hedef seçmiş.

 

29 Mart seçimlerinden son derece umutlu olan Soylu’nun her şeyden önce hedefini belirlemiş olması büyük bir adım. Soylu konuşmasına şöyle devam etti; 

 

Türkiye'nin yeni hedeflere ihtiyacı vardır. Biz bu Türkiye'yi yeni hedeflere koyarız. Türkiye'nin yeni zenginliklere ihtiyacı vardır. Biz bu Türkiye'yi yeni zenginliklere koyarız. Bunu biz başarırız, biz bunu yapabiliriz. Biz bunu dün gerçekleştirdik. Türkiye'nin hayal etmediği bir anlayışla gerçekleştirdik.

 

 Bu millet siyasetten güven beklemektedir. Bu millet siyasetten vizyon beklemektedir. Bu projelerimizi hazırlıyoruz. Türkiye'nin insanlarını yalnız bırakmayan, onunla beraber başını kaldırabilecek bir milleti ve bir ülkeyi top yekün, yeniden inşa ederiz. Bütün bunlardan Türkiye'yi çıkarabilme şansına sahibiz. Türkiye kuvvetli bir ülke olmalıdır. İnanın bütün Avrupa coğrafyası, Türkiye'ye bakmaktadır. Yani Türkiye kendi köprüsünü oluşturabilme şansına sahip bir ülke konumundadır. Türkiye bunun farkında olmalıdır ama Türkiye kendi içerisindeki son altı yıldır, son on yıldır yaşamış olduğu iktidar kavgasından dolayı enerjisini boşa harcamakta ve çatışma kültürü Türkiye'yi rekabet ettiği ülkelerden geri düşürmektedir.

 Bunları tamamını iten bir siyaset anlayışını ortaya koymalıyız ve bugün Türkiye'nin bu sistemi, bu siyasal sistem, bu çarpıklık, Türkiye'yi taşımamaktadır. Yeni bir hukuk sistemine, yeni bir adalet anlayışına, yeni bir sosyal güvenlik anlayışına talibiz, yeni bir eğitim anlaşımına talibiz. Bıktı insanlar artık. Çocuklarının hangi eğitim müfredatı içerisinde, eğitim anlayışı ile karşı karşıya olduğunu bilmiyor. Daha geçen günlerde 25bin, 30bin kadar eczacı Ankara'da protesto yaptı. AKP, Türkiye'nin vizyonunu tüketmiştir, AKP, Türkiye'nin yarınlarındaki heyecanını ortadan kaldırmıştır. Oysa bu coğrafyanın kalbi Türkiye'dir. Türkiye bugün bunun farkındadır ama Türkiye'yi yönetenler bunun farkında değildir. Biz bu anlayışla beraber, hem kendi insanımıza bunu vermeye çalışıyoruz. Hem de Türkiye'nin en büyük siyasi geleneği olan DP'yi, yeni bir Türkiye'ye, yeni bir siyaset anlayışıyla, yeni bir parti anlayışıyla bütünleştirmeye çalışıyoruz. Yepyeni bir parti anlayışıyla. 29 Mart'ta bu temiz ,  dürüst,  adalet anlayışını kendi içine sığdıran siyasete, özgürlüklerden korkmayan, siyasetten korkmayan, demokrasiden korkmayan, hürriyetten korkmayan ama üretim siyasetine, gelecek siyasetine, hizmet siyasetine prim vereceğini ve onu tekrar Türk siyasi hayatı içerisinde güçlü hale getireceğine inanıyoruz.”

 

 

Soylu’ya  29 Mart’tan beklediği sonucunu aldığı takdirde kendine koyduğu hedefi sorduğumda aldığım yanıt şu oldu ;

 

“ 2010'dur. 29  Mart ‘ta bütün denklemlerin alt-üst olacağı bir seçim sonucu ortaya koyacağım. 29 Mart’ta yeni bir devir kapanmakla beraber çok yeni bir devir açılacaktır. Türkiye’nin en genç Başbakanı olacağım”

 

İnsanın hedeflerinin olması kadar, hedeflerini gerçekleştiremezse ne yapacağını bilmesi ve bunu halkla paylaşması son derece olgun bir davranış.

 

Diyorum ya, Süleyman Soylu yavaş yavaş olmuş….

 

Eğer halk 29 Mart’ta Soylu’nun yüzünü kara çıkarmaz ise umut edelim ki 2010 hedefine de ulaşsın…