Yine ÖSYM, yine hata iddiaları...
Ve kahrolan, kaybolan gençler.
Türk gençliği...
Bir haftadır bende kalan Alman misafirim Suzanna Türkçe bilmemesine rağmen her gün sehpanın üzerinde duran gazetelere şöyle bir göz atmayı adet haline getirdi. Dün de gazetelere şöyle bir göz attıktan sonra bana dönerek;
“ Neden her gün gazetelerin ana sayfalarında ‘Skandal kelimesi yer almakta?” şeklinde beni şaşırtan bir soru sordu.
Suzanna oldukça başarılı bir psikologtur.
Her ne kadar Türkçe bilmese de okuduğu ‘skandal’ kelimesi bir çok lisanda aynı anlamı taşındığından ilgisini çekmiş olacak ki (bana olağan gelen ona olağan dışı gelmiş) bir psikolog olarak durumu anlamak istedi.
SEVGİLİ SKANDALLARIMIZ
Önce yayınlanmış olan bir kaç günlük skandal haberlerini tek tek kendisine açıkladım. Sonra da sıra elinde tuttuğu skandal haberini açıklamaya gelince, durumun vahimiyetini kendim de anladım.
Kendime açıklayamadığım olaylar zincirini yabancı milletten bir insana açıklamaya çalışıyordum.
İlk geldiği günlerde Türkiye’nin dışarıdan ne kadar mükemmel gözüktüğünü, Başbakan Tayyip Erdoğan ve politikalarının Türkiye’nin ufkunu dünyaya açtığını, ekonomimizin mükemmelleştiğini bana anlatan bu Alman kadına ‘skandal’ başlıklı ÖSYM ile ilgili haberin içeriğini anlatırken artık zorlanmaya başladığımı hissettim.
Çünkü olay o kadar saçma ki...
Çünkü onların ülkesinde olması o kadar imkansız ki...
Çünkü dünyanın hiç bir ülkesinde olmayan ÖSYM gibi bir kurumu, üniversite sınavlarını, puanlama sistemlerini, öğrencilerin geleceklerindeki mesleği sadece bu sınavın belirleyeceğini kendisine anlatmam o kadar zor oldu ki...
Sonunda bana sorduğu sorularla onu da delirttiğimi fark ettim, “Yani Türkiye’de öğrenciler lise bittikten sonra istedikleri mesleği seçemiyorlar öyle mi? Bu nasıl bir düzen? Ve üstüne üstlük bir de puanlamalarda hata yapılmış. Çok saçma. İnsanların geleceği ile nasıl oynayabilirler ki? Nasıl olur da genç bir insan istediği ya da seçtiği mesleği değilde puanla tutturduğu bir mesleği okumak zorunda bırakılır?”
Suzi’nin ardı ardına sıraladığı soruları dinlerken Almancam’la gurur duymayı da ihmal etmedim. Olayları kendisine o kadar güzel tercüme etmişim ki... Ben sizlere şu satırları yazdığım esnada bile Suzi tepemde durmuş sistemimizin saçmalığı hakkında söylenmeye ve sorgulamaya devam etmekte. İmdaaat!