Pazartesi günü İstanbul’da bir çok arkadaşımdan telefon aldım. Hepsi de ağız birliği yapmışcasına okudukları haber üzerine sanki suçlu benmişim gibi tepkilerini dile getiriyorlardı.
“İzmir’de neler oluyor? Sıkıyönetim ilan edilmiş. Bizler, yaşanacak tek şehir İzmir kaldı.Tası tarağı toplayıp İzmir’e yerleşelim, derken, İzmir’de de zihniyetler değişiyor mu? Yoksa İzmir’i de mi teslim ediyorsunuz ?”
O saate kadar olanlara tam hakim olamadığımdan, ”Durun hemen tepki vermeyin. Olayların iç yüzünü öğreneyim” diyerek arayanları sakinleştirmeye çalıştım.
Meğer 3 Mart tarihindeki valilik açıklamasının ilk bölümünde temel hak özgürlüklerle ilgili bazı bilgiler yer alırken, İkinci bölümde ise yeni uygulamalar ile aşağıdaki kısıtlamalar sıralanmaktaymış:
RESMİ BİNALAR
Kamuoyu oluşturmak, düşünceyi açıklamak ve yaymak amacıyla, şiddet içermeyen, kamu düzeni bozmayan, gürültü ve çevre kirliliğine yol açmayan, yaya ve araç trafiğine engel olmayacak sayıda katılımla gerçekleştirilen ve makul sürede tamamlanan sözlü ve yazılı açıklamalar basın açıklaması olarak değerlendirilecektir. Siyasi partiler, sendikalar, dernekler ve sivil toplum örgütleri başka bir siyasi parti, sendika, dernek ve sivil toplum örgütüne ait bina önünde basın açıklaması yapamazlar. Basın açıklaması yapmak amacıyla herhangi bir yer ve noktadan başka bir yere kamu düzenini bozacak şekilde gösteri amaçlı toplu yürüyüş yapılamaz. Basın açıklaması esnasında el ile taşınabilir megafon vb. cihazlar haricinde ses yükselten cihazlar kullanılamaz. Bu amaçla sabit platform kurulamaz. Valilik ve Kaymakamlık binaları, Adliye binaları, İl/İlçe Emniyet Müdürlüğü binaları, Polis Merkezi Amirlikleri, Askeri bina ve tesisleri ile Ceza İnfaz Kurumlarının içerisi, önü ve çevresinde, Eğitim-öğretim kurumları, hastane ve sağlık kuruluşları ile ibadethanelerin içerisinde ve çevresinde eğitimi, sağlık hizmetlerini ve kişilerin ibadetlerini engelleyecek şekilde, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının içerisinde, Genel yollar, şehirlerarası karayolları ile cadde ve sokaklar üzerinde yaya ve araç trafiğini engelleyecek şekilde, halkın günlük yaşamını zorlaştıran ve zorunlu ihtiyaçlarını karşılamasını engelleyici nitelikte basın açıklamaları yapılamaz.”
ŞAKA GİBİ
Yukarıdaki bütün açıklamalar sanki şaka gibi deği mi?
Daha iç güvenlik yasası çıkmadan valilerin nasıl kararlar alabileceğini böylece görmüş olduk. İç güvenlik yasasına tepki vermekte son derece haklıymışız.
Herşeyden önce bütün bu yasaklamalar anti demokratiktir. Hiç kimse hak ve özgürlüklerin kullanılmasını yasaklayamaz.
İzin alınmadan basın açıklamalarının yapılması anayasal haktır.
Herkes görüşlerini açıklayabilmeli. Bu kesinlikle yasaklanamaz.
Kimse İzmir’den vazgeçmesin. Memlekette demokrasi var kardeşim...!