HABERTÜRK

Türkiye’den uzakta


31 Mayıs 2018

Geçen hafta şöyle ufak bir İtalya turu yaptım. Seyahate çıkarken yanıma bir miktar euro, bir de kredi kartlarımı aldım. Yanıma aldığım 1000 euro ben İtalya’ya giderken 5300 TL iken, ertesi gün Floransa’da bir uyandım 5400 olmuştu. Bir gün sonra bir baktım 1000 eurom 5600 TL. Yurt dışındayken cebinde duran paranın bir anda artıyor olması tabi önceleri hoşuma gitti. Fakat ne zaman İtalya’da sokağa çıkıp iki kişi yemek yiyip de 100 euro ödedik işte o zaman cebime akrep girmiş gibi oldum. Yani en basit yemek 2 tabak makarna, bir salata ve kola bize 560 liraya patlamıştı.

DUDAK UÇUKLATTI

Ardından sabah kahvaltısını tost ve portakal suyu ile geçiştirelim dedik.

Kahvaltıda kişi başı verdiğimiz 10 euro 56 liraya denk gelince işin suyunun çıktığını ve Türkiye’ye bir an önce dönmemiz gerektiğini iyice anlar olduk. Alışveriş konusuna ise hiç girmeyeceğim. Kredi kartı ile aldığımız her kıyafetin TL karşıtı karşısında dudak uçuklatan fiyatlarını hesaplayınca en alışverişsiz Avrupa seyahatimi yaptım diyebilirim.

İşin komik tarafı neydi biliyor musunuz? Bize sandviç yapıp satan büfenin sahibi, servis yaptıktan hemen sonra kepengini indirdi. Ben şaşkınlıkla sabah sabah iş yapacağı saatte nereye gidiyor bu adam diye sorduğumda; “Arkadaşları ile kahve içmeye gidiyor. Bunlar böyledir, 20 euro kazanır onunla gider keyif yaparlar. Sonra yine gelir kepenk açar” cevabı karşısında bir kez daha ağzım açık kaldı.

UZLAŞMA GEREKLİ

Anlayacağınız adamlar rahat. Yaşam standartları ile kazandıkları harcadıkları orantılı. Gelecek kaygıları yok. Ceplerine giren para ya da varsa borçları bizim ülkemizde ki bir azalıp bir çoğalmıyor. Her gün yükselen benzin, yiyecek, içecek, elektrik, su zamları ile boğuşmuyorlar. Bir an ‘Acaba İtalyan olarak mı dünyaya gelseydik’ diye düşünürken diğer yandan memleketimin taşını toprağını, İzmir’in rahatlığını, İstanbul Boğazı’nın güzelliğini görmeden yaşayamayacağım aklıma geliverdi. Keşke biz de bu insanlar gibi güven, refah, ferah, stresten uzak yaşayabilsek...

Şu an bütün partilerin seçim vaatlerini dikkatle dinliyorum. Taviz veriyor gibi görünseler de ustaca bir manevra ile seçildikten sonra başlangıç noktasına dönerler. Oysa uzlaşma ancak karşılıklı tavizlerin görüşme masasına getirilmesi ile bir anlam kazanır ve çözüme gidilebilir.

İNSAN HAKLARI

Uzlaşma yeni uzlaşmaların kapısını açar. Politik ve ekonomik kan davaları ve kinler zamanla etkisini kaybeder.

Özellikle ekonomik sorunların giderilmesinde büyük fayda sağlar. Ne yazık ki darbe ve diktatörlük dönemlerinde ekonomide sağlanan iyileşmeler kısa ömürlü olmakta.

Diğer insanların görüşlerine ve haklarına saygı duymayan insan nasıl daha kaliteli mal ve hizmet üretebilir ki?

Son söz; uzlaşırsak gerisi gelecektir...