Suriye'de yeni gelişmeler, yeni denklemler, yeni mutabakat arayışları var. Çözüme için irade ortaya konuldukça yeni tehditler ve provokasyonlar da ortaya çıkıyor. Aslında Suriye için söylenmedik söz pek kalmadı ancak perde arkasında yaşanan gelişmeleri ortaya koymak; sahanın ve masanın son fotoğrafını çekmekte fayda var. İşte detaylar:
ADANA MUTABAKATI
Rusya Devlet Başkanı Putin'in, kibar şekilde Cumhurbaşkanı Erdoğan'a Moskova'da önerdiği, güvenli bölge ihtiyacına yönelik Adana Mutabakatı'nın uygulanması mümkün. Türkiye bu formüle sıcak bakıyor. Güvenlik başlığında Suriye'de, "ortak düşman" olan ABDdestekli PKK/YPG'ye karşı rejimle işbirliği yapılabilir. Tabi ki kolay değil. Siyasi maliyeti var ve kamuoyunun buna hazır olması gerekir. Denklem basit; eğer Esad'ın gitmeyeceğine yönelik kanı yerleşmişse 'ortak düşman'a karşı güvenlik eksenli bir inisiyatif üstlenilebilir. Bunun için TSK-istihbarat-siyaset kurumu-sivil kurumlar eşgüdümlü olmalı.
RUSYA'NIN AMACI VE BEKLENTİLERİ
Putin, Moskova'da söyledi: "Rejimi Kürtler'le işbirliği konusunda cesaretlendiriyoruz." Bu ne anlama geliyor? Rusya'nın YPG'nin yok edilmesine yönelik stratejik bir hedefi yok ancak Suriye'yle ilgili amaçları var. Birincisi rejimle YPG'yi bir noktaya getirip ABD'nin bölgeden gitmesini sağlamak, ikincisi rejime alan açmak, üçüncüsü Suriye'deki kazanımlarını korumak. Bütün büyük ülkelerin kullandığı araçlarla müdahalesine gerekçe oluşturmak istiyor.
ABD'NİN TUTUMU VE YAKLAŞIMI
ABD, herkesin ezberlediği şu sözü söylüyor: "DEAŞ'a karşı mücadele ettiğimiz ortaklarımızı yüzüstü mü bırakacağız?" Tabi ki PG/PKK'yı kastediyor. Tek başına Orta doğu'yu ve Suriye'yi dizayn edemeyeceğini bildiği gibi bir yandan da Suud-İsrail gibi bölge ortaklarının taleplerini karşılamak istiyor. Trump'ın asker çekme kararı kesin; yaza kadar biter deniliyor. CENTCOM, çekilmeye yönelik koordinasyon-sevkıyat yapıyor. Tamamen gitmiyor; Irak'a çekiliyor ve Suriye hava sahasını oradan kontrol etmeyi amaçlıyor. YPG'ye verdiği silahları toplayacak mı? Pek mümkün görünmüyor. Irak/Erbil'de Harir üssüne ve Ebu Kemal üssüne yığınak yapıyor.
GİDERAYAK DEAŞ TEMİZLİĞİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Trump'a söyledi: "DEAŞ kalıntılarını biz temizleriz." Buna rağmen ABD, giderayak Suriye-Irak sınırında Hajin denilen cepte, Irak'ın desteğiyle DEAŞ temizliği yapıyor. Deyrizor'da, Ebu Kemal'in 6 kilometre kuzey batısında, 5x3 kilometrelik bir yerdeler. Irak, hava bombardımanı ile 1500-2000 kadar DEAŞ'lıyı Hajin'in doğusu ve güneyinden F-16'larla vuruyor, sıkıştırıyor; bazı akınlar Suriye sınırına girilerek yapılıyor. Esad da buna karşı çıkmıyor. Daha önce yapmıyordu ABD, bekliyordu. Şimdi Suriye'den çıkarken bir anda harekete geçti.
TUTUKLU DEAŞ'LILAR
Trump'ın çekilme aşamasında gündeme getirdiği ikinci konu YPG'nin elinde hapiste tutulan 800 DEAŞ militanı. Türkiye bu konuyu da çözebilir; üstlendiği görevler arasında tüm DEAŞ kalıntılarının temizlenmesi de var. Bunların hapishanedeki tahsisatlarını CENTCOM ödüyor. Unutmadan; bunların 2 bin kadarını daha önce ABD, otobüslerle Fırat'ın batısına; Rakka'dan İdlib'e taşımıştı. HTŞ'ye katıldılar ve denklemin değiştirilmesinde rol oynadılar.
TÜRKİYE NE DİYOR?
Tüm aktörlerle görüşen Türkiye, hem ABD'ye, hem Rusya'ya, "Kuzey Irak'taki gibi bir Kuzey Suriye görmek istemiyoruz. Teröre karşı her tedbiri alıyoruz, alacağız" diyor. ABD'nin önerdiği güvenli bölge, Türkiye'nin istediği güvenli bölge ile aynı değil; 30-32 kilometre derinlik tamam ancak tampon bölgede SDG/YPG/PKK olmayacak. Dışarıdan başka unsurlar da olmayacak. Mehmetçik dışında başka bir güce güvenemeyiz. Ruslar ise tampon bölge konusunda Türkiye'nin önerdiğine yakınlar ancak onlar da 15-20 kilometre derinlikten söz ediyorlar; "daha derine inmeyin" diyorlar.
FIRAT'IN DOĞUSUNA OPERASYON NE ZAMAN?
Türkiye, askeri planlamalarını yaptı; diplomasi işliyor. Doğrusal zeminde operasyondan söz etmiyoruz. Bazı yerlerde sınıra yakın, bazı yerlerde daha derinde bir kuşak olacak; ceplere göre derinlik değişiyor. Operasyon zorlu ve meşakkatli olur; arazi geniş; onun için arazinin derinliğini de hesaba katarak bir kuvvet planlaması yapıldı. Ani durumlara müdahale edilebilmesi için lojistik destek ve hızlı ikmal noktaları özenle seçildi. Hava sahası ve lojistik konusunda bazı tereddütler var. Aslında kimse Türkiye'nin oraya girmesini istemiyor. Türkiye'nin girdikten sonra çıkmayacağını düşünüyorlar ama bugüne kadar TSK'nın girdiği bölgelerde Türkiye'nin yaptıkları ortada; siviller dönüp istikrar sağlandıktan sonra Türkiye niçin kalsın ki?
PKK DIŞINDA HER FORMÜL
Türkiye, PKK/YPG/SDG ya da adı her neyse teröristlerin olmadığı her formülün detayını görüşmeye hazır. Yanında kim olursa olsun SDG'yi gördüğü her yerde vuracağını söylüyor. Terör örgütünün roketle/drone'la saldırıları, kaçakçılık faaliyetleri bitirildi; sırada silahlı PKK'lıların yok edilmesi var. Güneye çekilse de orada kalmamalılar. Ruslar kuvvet sokmak istemiyor; ABD'nin derdi PKK'ya koruma, rejimin gücü yok. O zaman temizliği Türkiye yapacak. Adana Mutabakatı'nda Ruslar, "PKK ile mücadeleyi rejim yapar, aynı zamanda işbirliği ruhunu diriltir" diyor ancak Adana mutabakatına konu alan, rejimin kontrol edebildiği ya da hakim olabildiği bir bölge değil. Türkiye'nin en fazla güvendiği senaryo, TSK'nın içinde yer aldığı harekat.
TEHDİT SIRALAMASI
Hem Türkiye hem de rejim açısından tehdit sıralaması önemli. Esad, stratejik düşman olarak muhalifleri gördüğü zaman YPG ile işbirliğinden kaçınmadı. Gelinen noktada Esad, ABD çekilirken muhaliflerle ilgili büyük endişe taşımıyor; güçlendikçe, YPG'nin otonom yönetim taleplerine karşılık vermeme yönünde eğilim sergiliyor. Öncelik PKK/YPG ile mücadele olunca Türkiye'nin opsiyonları da değişiyor. Bu nedenle Adana Mutabakatı üzerinde düşünülüyor.
ABD PKK'YI ÇEKECEK Mİ?
Eğer ABD, Türkiye'nin güvenlik kaygılarını anlıyor ve güvenli bölge taleplerini yerine getirmek istiyorsa PKK/YPG'yi Cezire Havzası'na; Rakka-Deyrizor hattına çekmeli. Güvenli bölgeyi oluşturursa Türkiye'nin bu derinliğe inmesine de gerek kalmaz ama burası da mutlaka temizlenmeli. Bunu kim yapar? Arapların çoğunlukta olduğu bölgelere Türkiye'nin kontrolündeki muhalifler girebilir. Bir şartla; ABD terör örgütüne hava koruması sağlamayacak.
ABD, İran'ın yayılmacılığına karşı PKK'yı kullanmak istiyorsa, bunun gerçekliğinin olmadığını görmeli.
MÜNBİÇ'TE İŞLER KARIŞIK
CENTCOM, ağırdan alsa da Münbiç'ten çekilecek. Şimdi denkleme Ruslar ve rejim girdi; "ABD çekildiğinde biz girelim" diyorlar. Askeri gücü yetmeyen rejim, kendisine müzahir aşiretler üzerinden hakimiyet tesis etmek istiyor. Arada bir de YPG'ye göz kırpıyor. Türkiye ile uzlaşılan yol haritasında ABD cephesinde sapma var. Yaza kadar Münbiç'ten çekilmeyi öngören ABD, Türkiye'ye, "Biz karar verelim, sonra sen gir" demeye başladı. Türkiye ise Afrin ve Cerablus örneklerini gösteriyor: "Önce oraya girip varlık göstereceksin; kim kimdir tespit yapıp sonra düzeni tesis edeceksin." Münbiç'te 1000 kadar PKK'lının elimine edilmesi gerekiyor. Bu arada, ABD'nin çekilmesini etkilemeye, Fransa'yı tetiklemeye ve başka güçleri çağırmaya dönük terör saldırıları da gözden kaçmıyor.
İDLİB SIKINTILI
Astana sürecinin ana ilkeleri ve çatısı duruyor. Bazı ateşkes ihlalleri olsa da ABD ve Rusya, Fırat'ın doğusu ve batısı şeklinde ayrışmış vaziyette; birbirlerinin hava sahasına girmiyorlar. HTŞ'nin İdlib'de hareketlenmesini ve üstünlük sağlama çabasını sahadaki Rus generalleri yakın ve büyük tehdit olarak görüyor. Rus askerleri burayı vurmaya hazırlanıyor; Türkiye, siviller ölmesin diye Ruslar'ı tutuyor. Sert müdahalede siviller ölebilir; Ruslar için kanlı bir zafer olur. HTŞ'nin içinde bulunan Mısır, Ürdün, Fas, Cezayir, Çeçenistan, Doğu Türkistan kökenli 4-5 bin radikal unsurun ayrıştırılması gerekiyor. Provokasyonlar var, HTŞ'ye sızmış ajanlar orada cirit atıyor. Ruslar'a göre HTŞ durdurulmazsa Afrin'e yönelecek ve buraya saldıracak. Buna dikkat çekiyorlar. İran Haşdi Şabi'leri de Halep-Azez hattında hareketlendi, HTŞ'ye saldırabilir. HTŞ, BAE'den destek görüyor. Durum karışık...
M4 OTOYOLU KRİTİK
Fırat'ın kuzeyindeki M4 otoyolu rejim için hayati derecede kritik. Esad için ekonomik hayatı düzenlemede tek ikmal yolu. Buradan petrolü, buğdayı, pamuğu taşımak zorunda. Fırat'ın doğusunu M4 otoyolu olmadan ikmal edemeyecek Esad. İdlib'in ortasından geçen M4'ün ve güneybatı yönünde devamı olan M5 otoyolunun kontrolünü sağlayamazsa 4-5 milyonluk kitlenin ihtiyacını karşılayamayacak. Türkiye eğer Adana Mubakatı'nı devreye sokacaksa M4 otoyolunun kuzeyini kontrol edip, güneyini Esad'a bırakmak suretiyle terörden arındırılmış güvenli bölgeyi oluşturabilir. Ancak öncelikle M4'ün güneyine de inilmesi, sahanın terör unsurlarından temizlenmesi gerekiyor. Bu haliyle Esad'ın kontrol etmesi mümkün değil. Tel Rifat ve Münbiç'in temizliği de şart, yoksa Fırat'ın doğusundan çıkan teröristler oraya yerleşir.
PUTİN VE ERDOĞAN'IN İRADESİ
Suriye özelinde başlayan ve genişleyen Türkiye-Rusya ittifakı, Suriye meselesi çözülürse daha farklı boyuta taşınabilir. Türkiye'yi hedef alan iki terör örgütü PKK-FETÖ, hala ABD'nin muhafazası altında bulunuyor. Bu durum, Rusya ile Türkiye'nin daha fazla yakınlaşmasına zemin hazırlıyor. Putin ve Erdoğan bu konuda ülkelerinin geçmiş tecrübelerini de bir kenara koyarak irade gösteriyor. Suriye'de başlayan yakınlaşma, bölgeyi ve Kafkaslar'ı da kapsamına alma potansiyeli taşıyor. Birbirini rakip ya da tehdit olarak gören iki ülkeden işbirliği alanlarını genişleten ülkelere doğru yol alıyor.