Hep merak ederim, ülkenin yöneticileri, halkın seçtiği kişiler, iktidar partisinin önde gelenleri yaptıkları veya yapmaya söz verdikleri, vaat ettikleri şeyleri yerine getirmediklerinde ya da halkın gözünün içine baka baka yalan söylediklerinde, yerine getirmeyeceklerini bildikleri halde sözler verdiklerinde kendilerinde suçluluk duyarlar mı?
Akşamları yastığa başlarını koyduklarında rahat uyurlar mı?
Bir nebze olsun vicdan azabı duyarak geceleri kabus görürler mi?
İçleri hep rahat mıdır?
Ya da hep bahaneler bularak kendilerini suçlu görmeme lüksü içinde mi yaşarlar?
Yazarlar, ruhani liderler, psikologlar ve filozoflar her zaman "suçluluğun işlevi nedir ?" sorusu üzerine kafa yormuşlardır.
Araştırmacılara göre eğer aşağıda ki düşüncelere sahipseniz yaşayacağınız duygu mutlaka suçluluk duygusuymuş;
1) Yapmam gereken bazı şeyleri yaptım (veya yapmam gereken bir şeyi yapmaya başaramadım), çünkü eylemlerin ahlaki değerlerime uymuyor ve adalet kavramıma ters düşüyor.
2) Bu "kötü davranış" benim kötü bir insan olduğumu gösterir (ya da ben de kötülük var, veya benim karakterim kusurlu, çürümüş gibi)
Yine araştırmacıların belirttiklerine göre, işin özüne bakacak olursak "kötülük" kavramı suçluluğun merkezi olmaktaymış.
Eğer böyle bir düşünceniz yoksa, sorunlu davranışlarınız sağlıklı bir pişmanlık duygusuna neden olurmuş.
Pişmanlık ve suçluluk hepimizin bildiği gibi birbirinden farklı duygulardır.
Çünkü, sizin doğuştan kötü, şeytan veya ahlaksız olduğunuzu ima eden bir kavram doğru olamaz. Pişmanlık ve vicdan azabı davranışa yönelikken, suçluluk özü hedef almıştır.
Suçluluk, pişmanlık, kötülük gibi kavramlara son günlerde bu kadar çok takılmamın nedenini dünkü "Diktatörlük Tartışmaları" başlıklı köşe yazımı okuyan okurlarımız tahmin etmişlerdir.
Dün diktatörlerin tarifini yaparken;
"Diktatörler kendi kafalarına uygun, kendileri gibi düşünen, kendileri gibi yaşayan "tek tip insan" yaratmak isterler" demiştim.
Bugün de vicdan azabından mı yoksa suçluluk duygusundan mı ağlarlar, diye merak ettim de...
Akşamları yastığa başlarını koyduklarında rahat uyurlar mı?
Bir nebze olsun vicdan azabı duyarak geceleri kabus görürler mi?
İçleri hep rahat mıdır?
Ya da hep bahaneler bularak kendilerini suçlu görmeme lüksü içinde mi yaşarlar?
Yazarlar, ruhani liderler, psikologlar ve filozoflar her zaman "suçluluğun işlevi nedir ?" sorusu üzerine kafa yormuşlardır.
Araştırmacılara göre eğer aşağıda ki düşüncelere sahipseniz yaşayacağınız duygu mutlaka suçluluk duygusuymuş;
1) Yapmam gereken bazı şeyleri yaptım (veya yapmam gereken bir şeyi yapmaya başaramadım), çünkü eylemlerin ahlaki değerlerime uymuyor ve adalet kavramıma ters düşüyor.
2) Bu "kötü davranış" benim kötü bir insan olduğumu gösterir (ya da ben de kötülük var, veya benim karakterim kusurlu, çürümüş gibi)
Yine araştırmacıların belirttiklerine göre, işin özüne bakacak olursak "kötülük" kavramı suçluluğun merkezi olmaktaymış.
Eğer böyle bir düşünceniz yoksa, sorunlu davranışlarınız sağlıklı bir pişmanlık duygusuna neden olurmuş.
Pişmanlık ve suçluluk hepimizin bildiği gibi birbirinden farklı duygulardır.
Çünkü, sizin doğuştan kötü, şeytan veya ahlaksız olduğunuzu ima eden bir kavram doğru olamaz. Pişmanlık ve vicdan azabı davranışa yönelikken, suçluluk özü hedef almıştır.
Suçluluk, pişmanlık, kötülük gibi kavramlara son günlerde bu kadar çok takılmamın nedenini dünkü "Diktatörlük Tartışmaları" başlıklı köşe yazımı okuyan okurlarımız tahmin etmişlerdir.
Dün diktatörlerin tarifini yaparken;
"Diktatörler kendi kafalarına uygun, kendileri gibi düşünen, kendileri gibi yaşayan "tek tip insan" yaratmak isterler" demiştim.
Bugün de vicdan azabından mı yoksa suçluluk duygusundan mı ağlarlar, diye merak ettim de...