Akşam bir dost grubumuzla yemek masasında sohbet ederken söz, son 7-8 yıldır gittikçe artan ‘kadına şiddet’ olaylarına geldi. Bir yaşında çocuk annesi gencecik kadının Adana’da amcası tarafından öldürülerek infaz edilmesi, herkesin yüreğini yaktığından konu oradan başladı, sonra Norveç katliamına gitti. Ve işte tam o esnada ekranda son dakika haberi olarak Diyarbakır’daki çatışma ve 7 yaralı askerimizin haberi belirdi.
Biz geçen hafta 13 askerimizi toprağa vermemiş miydik?
Ya uğurlarında öldükleri, kaçırılan 3 kişiye ne oldu?
Peki bu çatışma neyin nesi?
Bizler yaz akşamlarını sayfiye yerlerinde tatlı tatlı sohbet ederek geçirirken şehitlerimizle aynı yaşlardaki evlatlarımız gece eğlencelerine akarken belirli bir süre için vatan hizmetine giden gencecik fidanlar ne uğruna ölmekteler?
Vatan için mi?
Hayır...
Ortada başka ülkeler ile bir savaş yok ki...!
Şehit anaları eskiden “Oğlum vatana feda olsun” derlerken şimdi feryat ile “Ölen yerde kalıyor, öcü alınmıyor. Bana silah verin, Mardin’e gönderin, oğlumun intikamını alayım...” şeklinde ağlayarak isyan ediyor.
Velev ki eline silahı alsın, dediğini yapar mı?
Yapar... Yapar... Hem de öyle bir yapar ki...
Yüreklidir, savaşçıdır benim Türk kadınım.
Gerek Osmanlı’nın 1845’li yıllarına kadar uzanan kadınların hak savaşında, gerekse Cumhuriyet döneminde birçok reformların yapılmış olmasına karşın bugün kadınlarımızın geldiği noktaya bakın.
Her geçen gün artan sayılarla bu yürekli analar katledilmekteler.
Türkiye’de kadınların bir kısmı cehalet ile töre kurbanı olurken bir kısmı da elleri ile askere uğurladıkları oğullarının şehit cenazesini almaktalar.
Nasıl bir dengeyse...?
Kazanılmış hakları, evlatları, eşleri kaybetmeme çabası derken kadınlarımız hep bir mücadele içindeler.
1 Kasım 1922’de saltanatın kaldırılışı ve 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in ilanı ile Türk kadını eğitimden sağlığa, siyasetten sendikal haklara kadar birçok alanda hak elde etmişlerdi.
Bütün bu gelişmelere rağmen kadınlarımız ancak 1983’te aile planlaması yönünde 2827 Sayılı Yasa ile kürtaj hakkını elde etmeye hak kazandı. Son 9 yıldır ise kadınlarımızdan sık sık en az 3 çocuk doğurmaları istenmekte.
İyi de ne için...?