HABERTÜRK

Raftan bana bakan gözler..


11 Temmuz 2010

Dün D&R’da raflar arası gezinirken dergilerin bulunduğu bölümde uzun süre oyalandım. Elime aldığım birkaç dergiyi karıştırırken başımı yukarı kaldırmamla üst rafta duran; gözleri yere doğru bakan bir kadın resmiyle karşılaştım. Sanki göz ucuyla bana bakıp dikkatimi çekmeye çalışıyordu. Gayri ihtiyari uzatıp dergiyi elime aldım.

Almanya’nın dünyaca ünlü Stern dergisi bu ay “Frauen im İslam” başlığı ile başı sımsıkı kırmızı eşarpla sarılı bir Arap kadınının resmini kapak yapmış.

Yetmemiş 16 sayfayı tamamen bu konuya ayırarak, tesettüre bürünen ve cezalandırılan bazı kadınların fotoğraflarına yer vermiş.
*
Haberde, Mısır, Endonezya, Pakistan ve Afganistan’daki kadınların yaşantısından örnekler verilerek, erkeklerin bilinçli bir şekilde kadınları baskı altında tuttuğu ve bazı cesur kadınların buna karşı mücadele ettiğini belirtmiş, görüşlerine de yer vermiş.

Ster’e göre İslam dünyasındaki kadınlar, erkeklerin baskılarından, sadece Kur’an-ı Kerim okuyarak korunabiliyorlarmış. Kendi özgür iradeleri doğrultusunda kapanan bazı kadınlar ise; Hz. Muhammed döneminde kadınlara daha önce hiç görülmemiş oranda özgürlük verildiği görüşünü dile getirmişler.

Sayfaları tek tek çevirirken bir an içime sıkıntı düştü. Tam 16 sayfa...

Kırbaç cezasına çarptırılmış, simsiyah öcü gibi giyinmiş kadınlar...

Geçtiğimiz hafta yapmak istediğim fakat zaman yetersizliğinden yapamadığım bir ‘şaka ‘ aklıma geldi. Resimlere baktıkça da “ İyi ki zaman bulamamışım. Şakası bile hoş değil” diyerek, kendi kendime söylendim durdum. Belki de bu gerçeğin kafama dank etmesi için Stern dergisindeki kadın bana üst raftan “Al beni!” dercesine bakmaktaydı.
*
Geçen hafta kardeşim, bir yıldır beraber olduğu Fransa’da yaşayan ve çalışan Polonyalı Anna isimli ekonomist kız arkadaşı ile nişanlandı. Anna, Paris’te yaşıyor. Üçüncü Dünya ülkelerinin kalkınma programı ile ilgili bir işle uğraşıyor. Tabi ben bu bölümü atladığımdan ve de görümcelik dürtülerim beni ele geçirdiğinden Anna’ya hain bir plan hazırlamıştım. Toplumumuzun geleneği olarak nişan yemeğine “Burka” giyerek katılmanın zorunda olduğunu, ancak yemek esnasında ‘burka’sını çıkarabileceğini söyleyecektim. Fakat evdeki hesap çarşıya uymadı. Çünkü Kapalıçarşı da “Burka” arayacak zamanı bulamadım.

İyi ki de bulamamışım. Şakası bile hoş değilmiş...