HABERTÜRK

Rabia Kazan'ın açılımı


14 Kasım 2009


Mehmet Ali Ağca'nın eski nişanlısı unvanını taşıyan Rabia Kazan Licursi, Ağca ile hapishanede mektuplaşarak nişanlanmış, sonra da beklenildiği üzere bu nişan sona ermişti. O günlerde ilgimi çektiğinden de hakkında çıkan haberleri okur olmuştum. Bir süre sonra Rabia Kazan hatırlarsanız, nişanın Ağca ile cezaevinde rahatça röportaj yapabilmek için uydurulmuş bir hikaye olduğunu açıklayan bir beyan vermişti.
Buna kimileri inandı, kimileri ise benim gibi ikilemde kaldı.

PEKİ NE DEĞİŞMİŞTİ?

Licursi'nin o dönemde basında çıkmış olan resimlerini hatırlayanlar bileklerine kadar inen pardösüsü ile türbanlı genç bir bayanı gözleri önüne getireceklerdir.
İlgimi çeken nokta ise Licursi'nin Tempo dergisinde yayınlanan söyleşisinde yedi yaşında taktığı türbanı çıkarma kararını açıklaması oldu;" Tanrı'nın bana emretmediğini, sırf gösteriş olsun diye sürdürmeyeceğim."
Küçükken anne ve babası boşanan Rabia annesiyle kalırken, babasıyla yaşayan ablası başını hiç örtmemiş. Tarikata mensup olan annesinin gölgesinde büyüyen Rabia; "Bir tel saç göstermek bin zinaya bedeldir. Çok büyük kaynayan kazanlar da, harlanmış cehennem ateşinde yanarsın" tehdidiyle büyümüş.
Yani mahalle baskısı Rabia henüz 7 yaşında iken başlamış.
Rabia; "Benim için İslam; namaz, oruç, başörtüsünden oluşan bir dindi. Kadınlar ancak başörtüsüyle Müslüman olur, diye öğretildi" diyor.
Ne zaman İtalyan sevgilisi ile evlenme kararı almış, hayatında yeni bir dönem başlamış; çevresindekilerin sorularına verdiği yanıtların boşluğu onu yeni bir araştırma içine itmiş.

HERKES GÖZ ATMALI

"Kuran'da kadınlar saçını örtsün, erkekler örtmesin, diyemez miydi? Ayette 'örtü' için kullanılan 'hımar' kelimesini atlamamak lazım. Hımar, neyin üstüne örtersen onun ör-tüsüdür. İran gibi bir şeriat ülkesinde bile kadınlar başlarının yarısını örtüyorlar.
Tesettürüyle birlikte çok iyi Müslüman olan milyonlarca kadını tenzih ediyorum. Ama Arapların geleneğini bize taktırıp, kimi kandırıyorlar?" açıklamasını yapan Ra-bia'nın, 10 Kasım günü okuduğum bu söyleşisi beni nasıl memnun etti anlatamam. Mustafa Kemal'in kadınlara verdiği hakları savunan Türk kadınlarının, örnek temsil edebilecek bu söyleşiyi, sonuna kadar okumalarını tavsiye ederim.