HABERTÜRK

Psikolog ve ben...


08 Ekim 2010

Türkiye sınırları içinde yaşayan hangi vatandaşla konuşsam dertli mi dertli... Sanki dertsiz insan kalmamış. Sevgilisinden, kocasından, çocuklarından, eşinden, işinden, ailesinden, işsizlikten, parasızlıktan, borçlardan şikayet eden edene...

Neredeyse Prozac toplumu olacağız. Dünyayı toz pembe görmek sorunları çözecek mi?

Sadece sorunları ertelemekten başka bir işe yaramaz.

Çünkü gün gelir bu sorun yumakları ertelene ertelene bir bakmışsınız ki üstünüzden çığ gibi gelmiş geçmiş.

Türk insanı da sanki öyle bir dönemden geçmekte. Farklı mozaiklerden oluşan insanların sorunlarının tek bir ortak noktada buluştuğu anlaşılıyor.

Güvensizlik ve parasızlık...

Nedenleri de malum; ekonomik kriz, işsizlik, hayat pahallılığı, giderlerin artması, gelirin sabit kalması gibi gibi...

Türkiye Cumhuriyeti’nde şu an ama fark ettirilerek ama fark ettirilmeyerek bir çok reformlar gerçekleşmekte.

Mustafa Kemal Atatürk de savaş yıllarından sonra bir çok devrim gerçekleştirmişti. Atatürk’e göre bu devrimlerin amacı; Türk milletinin son asırlarda geri kalmasına neden olan bütün kurumları kaldırarak yerine milletin karakterine, şartlara ve çağın gereklerine uygun ve ilerlemeyi sağlayacak yeni kurumlar kurmak ve Türkiye’yi çağdaş medeniyetler seviyesine çıkartmaktı.

Savaşlar ve ayaklanmalar halkı bezdirmiş, toplumun düzeni bozulmuştu. Kanun karşısında kimseye eşit davranılmıyor, halk gittikçe daha da fakirleşiyordu. Tıpkı şimdi ki gibi...

30’lu yaşlarımda bir gün kendimi psikolog koltuğunda bulmuştum. Bir süre karşılıklı bakıştıktan sonra doktor hanım bana: “Bizim iki hasta grubumuz vardır. Bazıları sorunlarını susmadan anlatır, bazıları da sizin gibi sadece susar ve oturur” demişti. Ardından da iki sayfalık test çıkarmış; “Sizin gibi hastalarımıza test uygularız. Sizi 20 dakika yalnız bırakıyorum” diyerek odadan çıkmıştı.

Testin sonucunu değerlendiren doktor hanım; “Neden sadece şahsınızı ilgilendiren soruları boş bıraktınız? “diye sorduğunda şaşkınlıkla; “ Hııı..nasıl?” derken aslında sorunum da kendiliğinden çözülmüştü. Meğer yıllardır herkes için her şeyi yaparken kendi kimliğimi kaybetmişim. Kimliğimi aramaya başladığımda ise bugüne kadar taviz verdiğim herkes ya bu durumdan hiç hoşnut kalmamış ya da bana delirdi gözüyle bakmaya başlamıştı.

Sanki son zamanlar da Türkiye’ye baktıkları gibi...