Halifeliğin kaldırılmasından sonra Türkiye dışına çıkarılan Osmanlı hanedanı yaşayanları bir vakıf çatısı altında toplanma kararı almışlar.
Aksiyon Dergisi‘nin bu haftaki sayısında okumuş olduğum haberin zamanlaması nedense beni şaşırtmadı.
Hatırlarsanız geçen hafta Sultan II. Abdülhamid’in torunu Osman Nami Osmanoğlu, 93 yaşında vefat ettiğinde Başbakan Erdoğan cenazesine omuz vermiş, taşımaya yardım etmişti.
*
II. Abdülhamid son derece çalışkan ve üretken bir padişah olmasına rağmen, özellikle Ermeni isyanını bastırırken kullandığı sert tedbirler nedeniyle batılı tarihçiler ve muhalifleri arasında “kızıl sultan” adıyla bilinirmiş.
Taraftarları ise onu “ulu hakan” gibi yüceltici lakaplarla anmaktalar.
Abdülhamid, baskıcı rejimi, azınlıklara karşı uyguladığı sert siyaset ve muhafazakârlığı nedeniyle, günümüzde hâlâ onu destekleyen; genellikle sağ siyasi çevreler ve eleştiren sol çevreler arasında bir tartışma odağı olmaya devam etmekte.
Torununun cenaze töreninde Başbakanımızın onu omuzlarda taşıması dikkatimi çektiğinden, II. Abdülhamid’in hayatını tekrar inceleme ihtiyacı hissettim.
Çünkü ortada garip tesadüfler ve benzerlikler var.
Örneğin; II. Abdülhamid, meclisi kapatıp, yönetimi kendi eline alması ile Osmanlı tarihinde ilk defa geniş kapsamlı bir polis ve istihbarat örgütü kurmuş.
Yıldız İstihbarat Teşkilatı adı altındaki bu örgütün görevi, Abdülhamid’in siyasi rakipleri hakkında bilgi toplamak ve Abdülhamid’e karşı hazırlanan darbe veya ayaklanma girişimlerini önlemekmiş.
Hafiyeler sadece kendi başlarına bilgi toplamakla kalmayarak, halk arasında çok sayıda kişiye maaş bağlayarak geniş bir istihbarat ağı da oluşturmuşlar.
Jurnalci adı verilen bu kişiler Abdülhamid yönetimine karşı olabilecek faaliyetleri bildiriyorlar, böylece vatana ve millete zararlı olabilecek her türlü hareketin önü önceden kesiliyormuş.
Bazı uzmanlarca Abdülhamid’in bu yöntemi Osmanlı Devleti’nin ömrünü 30-40 yıl daha uzatmada faydalı olmuş.
*
Gördüğünüz gibi elimde olmadan tarihte yaşananları günümüze uyarlayarak yaptığım benzetmeler beni paranoyak hale getirdi.
Hele bir de Osmanlı hanedanından geriye kalanların vakıf çatısı altında toplanma kararlarını okuduğumda; ister misiniz bir de parti kursunlar, diye düşünmekten kendimi alamadım.
Paranoya dedikleri bu olsa gerek, Allahım sen aklımı başıma topla...!