HABERTÜRK

Mutluluğun sırrı


03 Eylül 2014

Bir tüccar, mutluluğun sırrını öğrenmesi için oğlunu bir bilgeye gönderir. Oğlu da, bilgenin sarayına giderek onunla görüşür, ona ziyaret sebebini anlatır. Bilge, mutluluğun sırrını açıklamaya zamanı olmadığını belirterek gencin eline içinde iki damla yağı olan bir kaşık verir ve gidip iki saat sarayı dolaşmasını, sonra da geri gelmesini ister. Ayrıca kaşığı elinde tutmasını ve yağı dökmemesini de...

Genç, gözünü kaşıktan ayırmadan sarayın içinde dolaşır. İki saat sonra da bilgenin huzuruna yağı dökmeden gelir. Bilge ona şu soruyu sorar:

“ Gezerken yemek salonundaki acem halılarını, bahçevanın on yılda meydana getirdiği güzel bahçeyi fark ettin mi? “ Genç utanarak bunları fark etmediğini söyler, çünkü o kendisine verilen iki damla yağı dökmemeye yoğunlaşmış ve başka hiç bir şeye dikkat etmemiştir.

SANAT ESERLERİ

Bu sefer bilge şöyle seslenir, “Git! Sarayımın muhteşemliğini gör, oturduğu evi tanımayan bir insana güvenilmez.”

Bunun üzerine genç tekrar sarayı gezer. Bu kez duvarlardaki sanat eserlerine, bahçelere, çevredeki dağlara,etraftaki çiçeklere bakar. Sonra bilgenin yanına döner. Gördüğü güzellikleri anlatır; fakat bu sefer de yağı dökmüştür. İşte o zaman bilge altın öğüdü verir, “ Mutluluğun sırrı, dünyanın bütün harikalarını görmektir. Ama kaşıktaki iki damla yağı unutmadan. Bir çoban gezmeyi sevebilir, ama koyunlarını asla unutmaz.”

Kaşıktaki iki damla yağ kişinin görev ve sorumluluklarıdır. Ancak bu iki terazi kefesini dengeleyebilirsek iç özgürlüğe ve mutluluğun sırrına kavuşabiliriz.

Bugün “Mutluluğun Sırrı” konusundaki bilge hikayesini ve terazinin dengeyi bulabilmesi konusundaki sırrı sizlere yazarken aslında sevgili oğluma bir şeyler anlatmak istedim.

Hani, “Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla” meselesi...

ZAMAN VE TECRÜBE

Ergenlikle büyüme arasındaki geçiş dönemi her genç adamın başına gelen sancılı bir geçiş sürecidir.

Özellikle 20’li yaşlar gençler için hala kendileri aradıkları ama bir türlü bulamadıkları, elindeki nimetlerin kıymetlerini anlayamadıkları, mutsuzluk kavramıyla daha çok takılmayı tercih ettikleri bunalımlı dönemleridir.

Mutluluğun sırrını bulmaları için kaşıktaki iki damla yağı dökmeden dünya nimetlerinden de faydalanmayı güzellikleri görmeyi öğrenmeleri gerekiyor. Ama ne yazık ki bu işler ha deyince de olmuyor.

Zamanla ve tecrübeyle gerçekleşiyor. Bizim bilge iyi söylemiş hoş söylemiş fakat bir tek bu kısmı not düşmeyi ihmal etmiş. Onu da ben söyledim. İtirazı olan?