Dün sizlere Batman’da PKK’lı teröristlerin düzenlediği saldırıda can veren 8 aylık hamile 32 yaşındaki Mizgin Doru’nun bebeğinden bahsetmiştim.
Mizgin’in bebeği de ne yazık ki dünyaya tutunamamış. Habere üzülmeme rağmen yüreğim; “Yaşasaydı... Annesiz böyle bir ortamda hayatı nasıl olurdu, hiç düşündün mü” sorusunu sordu.
Yüreğime cevap veremedim...
Yüreğimin sesini severim. Çünkü ara ara düşünmeden yapmaya kalktığım bir harekette beni uyarmayı görev bilir.
Hep de haklı çıkar!
Bugün de öyle oldu.
Köşe yazımı yazmak için bilgisayarımın başına oturduğumda günün son haberlerine şöyle bir göz attım. Gözüm hain kurşunlarla Batman’da ölen hamile kadının ismine takıldı.
Mizgin...
Ve o an, içimdeki ses yine harekete geçerek; “Mizgin ne demek ? Değişik bir isim. Araştır bakalım. Yazını sonra yazarsın“ dedi.
İyi ki yine o‘nu dinlemişim...
Bakın ne buldum;
Olay 2000 yılında Bitlis’te geçiyor.
Bitlis’in Güroymak ilçesinde bir baba, 1992 doğumlu kızının aile içinde ve çevresinde ‘Mizgin’ adıyla bilinip tanındığını ileri sürerek, nüfusta yazılı ‘Hatice’ adının ‘Mizgin’ olarak değiştirilmesi istemiyle dava açmış.
Mahkeme, çocuğun adının değiştirilmesini gerektiren haklı nedenlerin bulunmadığı, ayrıca Türk dilinde olmayan ve birbirine zıt anlamlar içeren ‘Mizgin’ sözcüğünün ad olarak verilmesinin milli kültüre, örf ve adetlere uygun düşmeyeceği, kamu vicdanını inciteceği gerekçesiyle davanın reddine karar vermiş, davacı da hükmü temyiz etmiş.
Temyiz incelemesini yapan Yargıtay 18. Dairesi, yerel mahkemenin kararını bozmuş, fakat yerel mahkeme kararında direnince, konu Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na (HGK) intikal etmiş, HGK da yerel mahkemenin direnme kararını yerinde bulmayarak bozmuş.
Gerekçe olarak da; ‘milli kültür’ ve ‘örf ve adet’ kavramları ile ‘Türk etnisi‘nden temkinle bahsedilirken , demokratik çoğulculuğa kapıları açan ülkesel - toplumsal - tarihsel gerekçe esas alınmış.
Anlayacağınız, yaşamını kendinden bildikleri elinden alırken, meğer bu topraklar isim hakkını Mizgin’e geri vermiş.