HABERTÜRK

Mısır macerası


01 Şubat 2011

Mısır’da Mübarek’e karşı protestoların başladığı gün İstanbul’da Elif ziyaretime geldi; “Ayşem abla ben yarın ağabeyimle Mısır’a gidiyorum.”

Ben “Ne...? Delirdin mi sen.. Mısır’da ayaklanma çıktığından haberiniz yok mu?”

Elif; “Biliyorum. Macera olur işte... Biz nasılsa Türk Milli Takımı olarak gidiyoruz. Yarışmaların yapılacağı yerde olay yoktur.”

Elif’in ağabeyi Yavuz özel bir turnuva için Mısır’a giden ve bu ülkedeki olaylar nedeniyle 3 gün Kahire’de mahsur kalan Atıcılık Milli Takımı sporcularımızdan biri. Elif de macera olsun diye ağabeyinin peşine takılan aile dostumuzun kızı oluyor. Aslında yaramaz kızı desem daha yerinde olur. Ne zaman olmayacak bir iş yapsa başını dertten kurtarmak abla olarak bu olayda da olduğu gibi bana düşüyor.

Neyse dönelim Elif’in Mısır macerasına. Ne yaptım ne ettiysem, bizimkini bir türlü Mısır yolculuğundan caydıramadım. Ertesi gün saat 10.30’da kalkacak olan uçak saatine kadar ara ara televizyondan Mısır’la ilgili bütün gelişmeleri izledim. Sabah içim rahat etmediğinden saat dokuz gibi Elif’i aradım; “Neredesiniz?”

Elif; “Havaalanındayız Ayşem Abla..”

Ben; “Kızım laf dinle, yol yakınken vazgeçin. Yağmalama başladı Mısır’da. Halk sokağa döküldü.”

Elif; “Merak etme Ayşem abla, ağabeyim yanımda. Beni korur...”

Beni sık sık haberdar etmesini tembihleyerek telefonu kapattım.

Akşama doğru Elif cep telefonuma mesaj gönderdi; “Ayşem abla otele zar zor geldik. Ortalık can pazarı.”

İçimden söylensem de olaysız varmalarına memnun oldum. Ta ki cumartesi akşamına kadar.

Cumartesi akşamı Elif’ten cep telefonuma gelen mesaj şöyleydi;

Ayşem abla, kurtar bizi...! Yarışmalar iptal edildi. Bütün ülkeler geri çekildi. Biz burada 12 kişilik Türk kafilesiyiz. Yarın 14.45 uçağı ile Türkiye’ye döneceğiz. Fakat otelden havaalanına gidecek araç yok. Türk Büyükelçiliği kendilerinin de can güvenliği olmadığından transferimizi yapamazmış.”

İçimden “Hadi bakalım, ağabeyin kurtarsın seni” diye söylenirken telefona sarıldım.

Eşim bir taraftan ben bir taraftan bütün televizyon kanallarını aradık. Elif’in telefon numarasını verdik. Ekiple canlı telefon bağlantısı yapılmasını sağladık. Bu kadar yaygara üzerine Büyükelçilik devreye girdi ve pazar sabahı otelden havaalanına götürülmek üzere alındılar.

Yoldan Elif’in çektiği mesaj şöyleydi; “Ayşem abla, kadınlara otobüste başlarını kapatmalarını söylediler. Çok korkuyorum. Bir daha asla sözünden çıkmayacağım.”

Ne demişler; “Herkes mersine giderken, sen tersine gidersen olacağı budur...”