Günlerdir en ciddi köşe yazarlarımızın dahi etkilenerek köşelerinde yer verdikleri Meryem Uzerli'nin röportajı son derece anlamlı bir o kadar da dokunaklıydı.
Röportaj yayınlandığı günden beri yazılanları, söylenenleri dinlemekteyim. Kadınlı, erkekli herkes ağız birliği yapmışcasına Meryem'e hak veriyor.
Hele sosyal medya...
Sosyal medyada röportajın etkisinin artçı depremleri halen daha sürmeye devam ediyor.
Sonunda gördüğünüz gibi (bütün sorunlarımızı bir kenara bırakarak) bugün ben de Meryem'den, yani nam-ı diğer Hürrem Sultan'dan bahsetmek istiyorum.
Ayşe Arman'ın 25 Ağustos'ta yayınlanan röportajının üzerinden günler geçmiş olsa da Meryem Uzerli'nin safça söylediği bazı paragraf başları beni de oldukça etkiledi.
Uzerli'nin cevaplarından bu kadar etkilenmemin nedeni son bir ay içinde Can Ateş ve oğlu ile Çeşme sokaklarında bir çok kez karşılaşmış olmam da olabilir. Çünkü bir keresinde gazetemizin magazin muhabiri Yunus Emre Çınar, yan masamda oturan ve fark edilmekten son derece rahatsız oldukları belli olan Can Ateş ve oğlunun resmini çekerken engel olmuştum.
Küçük oğlan babasına bir şeyler fısıldamış üzgün bir şekilde başını başka yöne çevirmişti. Bu hareketi beni o kadar etkilemişti ki, o gün "Tükenmişlik Sendromu" yüzünden Türkiye'den kaçan Meryem Uzerli'ye için için kızmıştım. Çocuğun daha fazla üzülmesini istemeyerek Yunus Emre'den resmedilmemelerini rica etmiştim.
KARAMANIN KOYUNU
Meryem Uzerli'nin, en ruhsuz insana bile empati kurdurtabilecek, son derece samimi röportajını okuyunca işin iç yüzünü anlayarak bir kez daha üzüldüm. 'Karaman'ın koyunu sonra çıkar oyunu' hesabı...
Can Ateş'in oğlu, Uzerli'nin doğmamış bebeği için üzüldüm.
Ayrıca Uzerli'nin;
"Klinikte tedavideyken zil çaldığında, Türkiye'den beni almaya geliyorlar diye panikliyordum"
"Ana dilim Almanca. Durumum o kadar tehlikeliydi ki birinin beni anlaması lazımdı. Canımı kurtarmak için kaçtım"
"Bir adam sevdim ama, o aslında yoktu. Arkası boştu"
"Saçlarımı kestim. Rengini koyulaştırdım. Doğal halime geri döndüm. Hürrem'le vedalaşmam lazımdı. Hala aynaya bakıp Hürrem'i görmek olmazdı" cümleleri için üzüldüm.
Bu defa, Hürrem için değil Meryem için üzüldüm.