HABERTÜRK

Kriz... Kriz ve istikrar


07 Eylül 2013

Olan oldu, piyasalar yangın yeri. Dolar, borsa ve altın... Hepsi aldı başını gitti.
Akaryakıt, elektrik, doğal gaz ardından da enflasyon derken halk şaşkınlık içinde.
Kiminle konuşsam herkes birbirine; Ya "Bundan sonra ne olacak?" ya da "Hangisini almalı, hangisini satmalı? Ne zaman almalı?" sorularını sormaktalar.
Hani kelin ilacı olsa kendi başına sürermiş misali...
Dün bir grup arkadaşımla otururken onlar da aynı soruları hem birbirlerine hem de bana sordular.
Hayatımın hiç bir döneminde ekonomiden anlamadım.
Evin ekonomisini bile zar zor hesaplarken başkalarına öğüt vermek haddime düşmez.. Ama bildiğim bir tek şey var. O da altından şaşmayacaksın.
Uzun vadeli yatırımlarda altın alıp da zarar eden görülmemiştir. İstanbul Altın Borsası verilerine göre gram altın son 18 yılda 50 kuruştan 93 liraya çıkarak 185 kat artmış. Bu durumda kenara ayırabildiğiniz üç beş kuruşunuz varsa altın alın derim. Aynı düşüncemi arkadaşlarımla da paylaştığımda, ağız birliği yapmışcasına;
"Neredeee.... Kart borçlarımızı zar zor ödüyoruz" yanıtını verdiler.

TÜRK HALKININ HALİ....


Düne kadar (Hiç bir ülkede olmadığı gibi )Türkiye'de bankalar yol kenarlarında kurdukları masalarda yoldan geçenlere kredi kartı verdiler. Herkes kredi kartı kullanmaya özendirildi. Fakir halk, özellikle işsiz insanlar (hatta farklı bankalardan bir kaç tane birden) kredi kartı aldılar. Sonra da başladılar birinden çekip diğerini ödemeye...
Bir süre sonra da hiç birini ödeyemez hale geldiler. Nicelerin evlerine hacizler geldi. Kredi kartı borçları nedeni ile yüzlerce insan intihar etti. Aileler, çocuklar perişan oldular. Esasen bunu devlet teşvik etti. (Sonra da Başbakanımız "sakın ha kredi kartı kullanmayın" dedi.)
Kadın cinayetleri arttı.
Türkiye'de halkın sefalet ve perişanlığı sosyal hayatları da etkiledi. Boşanmalar artarken, evlenmeler azaldı. Hapishanelerde ki tutuklu sayısı son 10 yılda hiç görülmemiş bir sayıya ulaştı.
İnşaat sektörü aşırı biçimde desteklendi ve milyonlarca yeni daireler yapıldı.
Bütün bu gelişmelere ve yaşananlara yakından bakacak olursak; İktidar partisi Suriye ve Mısır ile uğraşa dursun, hükümetin yıllardır ana politikası olan 'istikrar' anlayışının (Türk halkının ekonomik çıkmazına bakarak söylüyorum) iyi niyetli değil kötü niyetli olduğu izlenimi ağır basmaya başladı. Ne dersiniz?