HABERTÜRK

Kol kırıldı, yen içinde kaldı ama...


23 Mayıs 2012

Dün sizlere misafirimiz Alman çiftten bahsetmiştim. Hani şu dünyanın sayılı sanayi devlerinden birinin yöneticisi olan Alman işadamı ve eşi...

Bir haftalık Türkiye tatillerinde İstanbul’un keşmekeşinden, yorucu ve boğucu trafiğinden uzak kalmak isteyeceklerini düşünerek hep birlikte ülkemizin güzelliklerinin korunabildiği yegane güney sahillerinden birinde demir atıp dinlenme kararı aldık.

Saygıdeğer işadamımız her ne kadar tatilde de olsa söz dönüp dolaşıp istemeden sık sık Türkiye ve dünyadaki siyasi gelişmelere, (onların gözüyle gelişmekte olan) Türkiye ekonomisine, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın izlediği politikalara, Türkiye’nin Orta Doğu’daki konumuna geldi durdu.

‘Onların gözüyle’ diyorum çünkü dünkü köşe yazımda sizlerle ‘Başbakan Erdoğan ve gelişen Türkiye’ başlıkları adı altında Almanya’dan yanlarında getirmiş oldukları gazete küpürlerinden bahsetmiş, yazılanları harfiyen onaylamamı bekler hallerini yazmıştım.

Alman basınını ‘kol kırılır, yen içinde kalır’ misali onaylamak zorunda kalmama rağmen salı günü sabah sabah okuduğumuz haberler beni yine oldukça zor duruma sokmayı başardı. (O kadar ki bir ara IPad’i denize fırlatmayı düşünmedim değil. Ah, nereden çıktı şu teknoloji denen canavar...?)

Dünyanın sayılı sanayi devlerinden birinin başında olup Türkiye’de hatırı sayılır bir pazara sahip Alman işadamı, IPad’den OECD’nin “Avrupa krizi ‘sarmal’ hale gelebilir” başlıklı yazısını bizlere okurken “Bu durum dünya ekonomisine ciddi hasarlar verebilir” yorumunu yaptı ve arkasından, gelmesinden korktuğum şu soruyu sordu:

“OECD, kasım ayındaki tahminlerinde bölgenin bu yıl yüzde 0.2 ve gelecek yıl yüzde 1.4 büyüyeceği tahmininde bulunmuştu. Avrupa bu durumdayken Türkiye’de hakim olduğumuz pazarda Türk işadamları sürekli ekonomik krizden yakınırlarken ve hatta S&P Türkiye’nin kredi notunu pozitiften durağana çevirmişken siz nasıl oluyor da günlerdir pespembe bir tablo çizebiliyorsunuz, anlayamadım?”

“İşte şimdi hapı yuttum” derken aklıma birden yanlarında getirdikleri Alman gazeteleri geldi. “Efendim bunlar sadece benim sizlere anlattıklarım değil ki... Bakın yanınızda getirdiğiniz kendi gazetelerinizde Türkiye hakkında aynı şeyleri yazmışlar. İnanın sizlerin de yazdığı gibi ülkemizde her şey çok daha güzel olacak.”