Bazen sözlere gerek kalmaz. Geçmişten gelen kulaktan kulağa anlatılan (şimdiki zamanda e-mailden e-mail'e gezen) hikayeleri hatırlamakta fayda var.
Günlerdir Türk milletinin sorunlarını bir rafa kaldırmış olan hükümet yetkililerinin Anayasa değişikliği için verdiği mücadeleyi izlemekteyim. Bu arada araya "bedelli askerlik" için çırpınan gençlerin isteği "lütfen" de olsa girdi, sonuç malum...
"Bedelli Askerliğin" çıkarılmayacağını bildikleri halde konuyu gündemlerine alırmış gibi yaptılar. Aylardır bütün email adreslerime gelen ve hala gelmeye devam eden, 'bedelli' talebinde bulunan vatandaşların isteği böylece bertaraf edilmiş oldu. Yani her zamanki taktik uygulandı; "İktidar olarak yapmak istedi kabul etmediler."
Hani bir laf vardır; "Filler tepişir çimenler ezilir" diye... Türk milletinin durumunu anlatmak için bundan güzel bir benzetme olabilir mi?
KEŞKE AMA NEREDE..
7 yıldır bizleri yöneten iktidar milletvekilleri keşke bugüne kadar Anayasa değişikliği için harcadıkları performansı, ekonomiyi düzeltmek, işsizliğe çare bulmak, çocuk istismarlarını engellemek ve daha nice sorunlarımız için harcamış olsalardı. Keşke halkı azarlayarak bildiklerini okuyacaklarına, halkın sesine, içinde bulunduğu çaresizliğe kulak verselerdi. Neyse fazla çene yormadan sizlere bildiğiniz bir hikayeyi hatırlatayım. Kıssadan hisse çıkaran olursa ne mutlu bizlere;
"Uşaklı Osman Efendi bir sabah müthiş bir baş ağrısıyla uyanır. Doktor çağrılır. Lakin Osman Efendi'nin başağrısı artarak sürer. Osman Efendi Uşak'ın ileri gelenlerindendir, ağrıyı kesene servet vaad eder. İstanbul'da en iyi doktorlar seferber olur. Görünüşe bakılırsa Osman Efendi turp gibidir. Oysa dayanması gittikçe zorlaşan başağrısı ve gözyaşları hayatı çekilmez hale getirmiştir. "Kader" denilir, Uşak'a dönülür. Bir gün, Osman Efendi'nin eski berberi "Berber Mehmet" çağrılır. Berber tıraş ederken, adamcağız derdini anlatır. Berber Mehmet bir an düşünür: "Beyim" der, "Sakın sizin burnunuzda kıl dönmüş olmasın? Efendi'nin şaşkın bakışlarına aldırmaksızın çantasından cımbızı kaptığı gibi kılı çeker. Berber Mehmet, Osman Efendi'nin elinden zor alınır ve cımbızın ucunda tuttuğu yirmi santimlik kılla kapı dışarı edilir.
ANLAYANA TABİ..
Fakat Osman Efendi'nin başağrısından ise eser kalmamıştır. Berber Mehmet'i çağırtır ve ona bir servet bağışlar.
Demek ki; burnundan kıl aldırtmayanların başı çok ağrıyabilirmiş. Beğenmediğiniz Berber Mehmet'in de fikirleri olabilirmiş. Dinlemek gerekmiş. Bazen büyük sandığınız sorunların çok basit çözümleri olabilirmiş. Eh, anlayana!