HABERTÜRK

Kimse kimseye ait değildir


06 Aralık 2014

Her evlat annenin, bababın bir parçasıdır. Bizden kopmak istediklerinde inanmak zor geliyor. Direniyoruz, inanamıyor, inanmak istemiyoruz... Galiba hepimiz kendimizi çocuklarımızla ya da çocuklarımızda tamamlıyoruz. O yedikçe biz doyuyoruz, o giydikçe biz mutlu oluyoruz. Geçmişten geldiğimiz, onun geçeceği yollardan zamanında bizler geçtiğimiz için neler yaşacağını biliyor ve onun başına gelmeden, zamanında kendimizin alamadığı önlemleri onun almasını istiyoruz.

O ise bize kulak asmayarak, bizzat yaşarak öğrenmeyi tercih ediyor. Bildiğini okuyor. Üzülüyoruz, yanlış yaptığını bildiğimizden seyirci kalmak istemiyor ve yeniden hamlelerde bulunmaya devam ediyoruz.

Kızdırıyoruz onları. Tartışıyoruz, küsüyoruz ama küs kalamıyoruz. Kendimizİ onda görüyoruz.

Neye hasret kaldıysak, ona fazlasını vermeye çalışıyoruz. Neleri başaramadıysak , ‘ya o da başaramazsa ‘ korkusu ile başarsın istiyoruz. Onu istemeden başarmaya zorluyor,üzerinde baskı kuruyoruz.

Ne kadar ağladıysak, o kadar gülsün istiyoruz, ağlamasına dayanamıyoruz. Yesin istiyoruz yemediğimiz kadar, giysin istiyoruz giyemediğimiz kadar.

Çünkü ne yazık ki bizler onları kendimiz zannediyoruz.

Evlenen çiftler kendilerini tamamlamak için kendilerinden bir parça dünyaya getirmek isterler. Fakat dünyaya getirdiğimiz insanın ya da insanların evdeki geçici misafirler olduklarını unutuyoruz. Çünkü “evlat “ dendiğinde kendimizi onun sahibi gibi görüyoruz.

Başkasıyla bütünleşmek istediğinde hevestir geçer diyebiliyoruz.

Kanatlarını takıp özgürce, bizden bağımsız uçmak istediğinde inanamıyor, özgür iradesi ile hareket etmesine engel olmaya çalışıyor ya da kimselere emanet edemiyoruz.

Sonunda anlıyoruz ki; ne evlat ne de başkası size ya da bana ait değil. Tıpkı bizlerin de kendi annelerimize ve babalarımıza ait olmadığımız gibi.

Böylece, nasıl ben bir tane doğmuşsam ve kimseye ait değilsem, onun da bir tane olduğunu, kimseye ait olmadığını anlamak zorunda oldumuzu anlıyoruz.

Evlat” dediğimiz çocuğumuzun evdeki geçici misafir olduğunu ailelerimiz zamanı geldiğinde nasıl anlamamışlarsa, meğer bizler de anlayamabiliyor muşuz.

Yani diyeceğim o ki; zamanı çoktan gelmiş de olsa ben anlamamazlığa gelmeye devam ediyormuşum.

Ve şimdi anladım ki; oğlum, evladım (tıpkı benim de aileme ait olmadığım gibi) bana ait değilmiş.

Meğerse o çoktan büyümüş ve benden bağımsız bir birey olmuş.

(Günaydın.. Kime mi? Bana!)