HABERTÜRK

Kar yağarken aklıma düşenler


09 Ocak 2013

Geçtiğimiz Cuma’dan itibaren neredeyse her saat başı İstanbul’a kar alarmı verilirken, hafta sonunu kar kıyafetleri içinde gökyüzüne bakarak geçirdim. Sonunda beklenen an geldi.

Pazartesi günü sabaha karşı yağmaya başlayan kar İstanbul’u bembeyaz bir örtüyle kapladı.Tabi ben de tipik bir İzmirli olarak sevinç çığlıkları atarak bu güzel manzarayı seyre daldım.

Her yeri yavaş yavaş kaplayan beyaz örtü sizlere yazmayı düşündüğüm satırların üstünü örterken beni de bambaşka diyarlara sürükledi.

Elimde kahve fincanı ile camın arkasından lapa lapa yağan karı izlerken bunca yoksul insanımız nasıl korunurlar, nasıl ısınırlar ? diye düşünmekten kendimi alakoyamadım.

Ülkemiz de yoksulluk için farklı tanımlar olsa da, TÜİK bu farklı tanımları da göz önüne alarak yoksulluk oranını ve yoksul sayısını şöyle belirlemiş. 2011 yılı gelir ve yaşam koşulları araştırmasına göre, Türkiye’de her 100 kişinin 16.1’i yoksul. Yani TÜİK ‘e göre yaklaşık 11.000.000 yoksul insanımız var.

Kendi insanlarımızı dert edinmişken aklıma çeşitli kamplarda kalan, sayıları 220.000’ni bulan Suriyeli mülteciler geldi. Kelin ilacı olsa kendi basına sürermiş.

Gerçi biz de ilaç varmış ama kendi başımıza sürmemişiz. Çünkü kamplarda bulunan mültecilere, 500 milyon liralık destek verilmiş. Yani onlar kendi vatandaşlarımızdan daha şanslılarmış...

Çelişkili düşünceler içinde beyaz örtüye bakarken mesneviden bir hikaye aklıma düştü.

Hiç kimsenin baş edemediği bir yangın çıkmış. Evlerden kuş yuvalarına kadar herşeyi kül etmekteymiş. Şehrin neredeyse yarısı yanmış. Su döktükçe alevler yok olacağına gittikçe büyümekteymiş. Halk koşa koşa Hz.Ömer’den yardım istemeye gitmiş.

Ömer, “ Bu yangın sizin cimriliğinizin bir alevidir. Suyla değil cimriliği çıkarıp ekmek dağıtarak söner bu yangın” demiş.

Halk itiraz etmiş, “Bizim elimiz zaten açıktır.”

Hz.Ömer bunun üzerine “ Siz adet olduğu için cömertlik yapıyorsunuz. Gelenlere, görenlere uydunuz da elinizi açtınız. Allah için değil, övünmek ve yaptıklarınızı anlatmak için “ cevabını vermiş.

Emekliye, yoksula,memura, işçiye, kendi insanına vermezken , neden dışarıdan gelenlere verir bu memleket?

Ne dersiniz?