HABERTÜRK

İzmir kültür ve sanat şehri mi?


28 Temmuz 2012

Sabah yazarı Haşmet Babaoğlu’nun Zaman Gazetesi’ne verdiği röportaj İzmir kamuoyunda bomba gibi patladı. İzmir’e toz kondurmayan, İzmir aleyhinde tek kelime dahi söylenmesine tahammül edemeyen ben ise günlerdir sessizce Babaoğlu’na yapılan saldırıları satırı satırına takip ediyorum. Bu arada şunu da belirtmek isterim ki , Babaoğlu’nu hemen hemen her yaz Alaçatı sokaklarında görürüm. Belli ki tatillerini İzmir’in en güzel ilçelerinden biri olan Çeşme’de geçirmeyi tercih ediyor. Haşmet Babaoğlu bana göre iyi bir yazardır. Gelin Babaoğlu’nu taş yağmuruna tutmadan önce biraz Babaoğlu’nun kimliği üzerinde duralım. Haşmet Babaoğlu 1955 yılında Bursa’da doğmuş.

İstanbul’da Anadolu yakasında çocukluk ve gençlik, Avrupa yakasında ise olgunluk çağlarını yaşamış. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji bölümünden mezun olduktan sonra, aynı üniversitede Siyaset Sosyolojisi yüksek lisansı yapmış. Yani kendisi yüksek lisansını yapmış bir sosyolog. Kurulduğundan bu yana BİLGİ Sosyoloji bölümünün başkanlığını yürüten Prof. Dr. Arus Yumul sosyologların kim olup kim olmadığını bakın bizlere nasıl anlatıyor; Sosyolog; toplumu, toplum ile bireyin karşılıklı ve karmaşık ilişkisini anlamaya çalışan kişidir. “Toplumu anlamak“ basit bir kelime gibi görünse de sosyolog olmaya karar vermek hayatınızı, dünyaya, çevrenize ve kendinize bakışınızı değiştirecek, ufkunuzu geliştirecek baş döndürücü bir yolculuğa çıkmaya karar vermeye benzer. Bu yolculuk bildiğimiz, sıradan seyahatlerden farklıdır. Çünkü sosyolog toplumun kalbine doğru bir yolculuğa çıkar. O sadece bir gözlemci değildir. Görünenin, aşikâr olanın altında yatan nedenleri araştırır. “Toplum” dediğimiz şeyin esrarengiz, gizli güçler tarafından değil de, biz insanlar tarafından yaratıldığının farkına vararak, onu değiştirip dönüştürme gücünün de yine bizlerde olduğunu göstererek özgürleştirici bir rol oynar, bir anlamda gözümüzü açar. (Babaoğlu da bir sosyolog olarak gözümüzü açmak istemiş olamaz mı?) Dünyanın sadece “biz”lerden, bize benzeyenlerden oluşmadığını göstererek bizleri farklılığa karşı duyarlı kılar. (Hep demez miyiz: “Biz İzmirliler dışardan gelen tepkilere, hatta insanlara ve davranışlara karşı tutucuyuzdur”diye ) Sosyologlar, insanlık durumunu daha derinden kavramamıza ama aynı zamanda topluma belirli bir mesafeden bakmamıza yol açar. (Bizleri tarafsız ve objektif bakmaya mı zorluyorlar dersiniz?) Doğru bildiklerimizi sorgulamaya açıp zihinsel önkabullerimizi sarsarken, bize kendimizle ve toplumla ilgili yeni yaklaşımlar sunar.” ( Eh bu durumda Haşmet Babaoğlu’da zihinsel önkabulümüzü sarsmış oldu. Ama tabi anlayana...)