HABERTÜRK

İşte o tarihi an..


27 Şubat 2010


Dün sabah ATV’de sabah haberlerini izlerken, sorgulanmak üzere generalleri götüren uçağın ve uçağın içindeki generallerin haberini sunucu şöyle anons ediyordu:
“İşte o tarihi an!”
Durumu ‘tarihi an’ olarak sunmak ve değerlendirmek hangi zihniyetin sonucudur? Anlamak mümkün değil. Allah’ın unuttuğu yerlerde yıllarca görev yapmak zorunda kalarak bizlerin rahat uyumasını sağlayan, şu anki rütbeleri için yıllarca Türkiye’nin dört bir yerinde görev almış olan generallerin, sorguya götürülürken görüntülenmeleri nasıl tarihi an olabilir? Bizler işsizlik, ekonomik kriz, açlık, yokluk ve yoksunlukla boğuşurken, Times gazetesinin vurguladığı gibi Türkiye’de yeni bir devlet mi kuruluyor? Fakat son yıllarda, sanki birileri bu durumu yaratacak veya düşündürecek ortamı hazırladı. Neredeyse düşünmenin dahi suç olduğu bir ortam yaratıldı.

GEÇMİŞE BAKACAK OLURSAK

Biraz geçmişe gidelim: Türkiye Cumhuriyeti tarihinde silahlı kuvvetlerin yönetime üçüncü açık müdahalesine. 80 darbesi öncesi ülkede yönetemeyen hükûmet, karar alamayan Meclis ve ardı arkası kesilmeyen siyasi cinayetlerin yol açtığı yılgınlık havası vardı. 12 Eylül öncesi dönemin son Başbakanı Süleyman Demirel’in “70 sente muhtacız” sözü sanki o dönemdeki işsizlik, kıtlık ve iş yeri anlaşmazlıklarının ispatıydı. Bu müdahale ile Süleyman Demirel’in Başbakan’ı olduğu hükümet görevden alındı, Türkiye Büyük Millet Meclisi lağvedildi, 1970 sonrasında değiştirilen 1960 Anayasa’sı tamamen rafa kaldırıldı ve Türkiye siyasetinin yeniden tasarlandığı bir baskı dönemi başladı.

TARİH TEKERRÜRDEN İBARET

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren ve Kuvvet Komutanları tarafından oluşturulan askeri cunta Milli Güvenlik Konseyi adı altında 1983 genel seçimine kadar Türkiye’ye ilişkin tüm kritik kararları aldı. Darbe ardından geçen 3 yıl içerisinde önemli kanunların tamamına yakını değiştirildi. Hazırlanan Anayasa 1982 yılındaki halk oylamasında, yüzde 92’lik “evet” oyu ile kabul edildi. Yaşadığımız günlere bakacak olursak; Aklı başında kaç insan yeniden darbe günlerine dönmek ister? Ama olayları kronolojik olarak incelersek sanki tarih tekerrürden ibaret. Fakat darbeyi yapanların şekli değişmiş gibi. Sonraki adımlar da kronolojik sıralama göz önüne alınırsa; Yargı reformu, yeni Anayasa hazırlığı, referandum ve anayasa değişikliği, ardından da Cumhurbaşkanlığı seçimi şeklinde gidiyor. Neyse en azından artık önümüzü görebiliyoruz.