Dün sizlere bu satırları yazmaya başlamadan önce üzgün ve bitkin bir halde ekrana kilitlenmiş oturmaktaydım. Taksim olaylarının 15’inci gününde sabah 07.30‘da durup dururken Gezi Parkı olayları çerçevesinde, Taksim Meydanı’na asılmış olan pankartları indirmek amacıyla polis, barikatlarla kapalı olan Taksim Meydanı’na girdi.
Başbakan dünkü olaylardan sonra Meclis’te grup toplantısı esnasında yaptığı konuşmasında, “Toplumla inatlaşan bir parti olmadık. Her zaman birleştirici üslup kullandık” derken ne kadar inandırıcı olabildi dersiniz?
Konuşmasına “Sokağın ne dediğini değerlendirmeye çalıştık. Hep kardeşlikten, kucaklaşmadan yana olduk. Dinlemeye, anlamaya, empati kurmaya devam ediyoruz. Acaba ne istedikleri belli mi, ne dedikleri belli mi? Sizler anlayabildiniz mi? Sapla samanın karıştırılmasına asla izin vermeyeceğiz. Son iki hafta içinde meydana gelen olaylar farklı mecralara akmaya başlamıştır. Siyasi istismarın sonucu olarak ortaya çıkmıştır” şeklinde devam ederken, asılı olan pankartların tümünü “paçavra” olarak adlandırdı.
Yani anlayacağınız Başbakan‘ın üslubu değişmedi.
Son zamanlarda hep aynı düzeyde giden konuşmalarına ilaven fark olarak bu defa gençliğe de hitap etti. “Bugün doyasıya olan hakları 10,5 yıl görmediniz. Avrupa’nın bazı ülkelerinde seçme ve seçilme yaşı 18. Biz de neden olmasın ? Bunun en güzel örneği Fatih Sultan Mehmet‘dir. Gençler şunu anlamalı, çok zorlu süreçlerden geçiyoruz. Sadece başörtüsü takıyor diye halkının yüzde 99’u müslüman olan bir ülkede kız öğrenciler yurt dışında eğitim almak zorunda kaldılar. Bu mudur özgürlük? Bunları yaşayan bir baba olarak bu sıkıntıları çok iyi biliyorum” diyerek gençleri anladığını anlatmaya çalıştı.
Sizce Başbakan gençlerin dertlerini anlamış olabilir mi?
Bence kesinlikle hayır...
Başbakan anlamak istediğini anlamış.
İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu bile son derece ılımlı konuşurken Başbakan neden halen daha ters yönde ifadeler kullanıyor?
Neden sadece kendilerinin kullandığı lisanı kullanmakta direniyor ya da özgürlükleri sadece “başörtüsü” ile sınırlamaya devam ediyor dersiniz?
Çünkü hala “intikam” bitmedi de ondan...