HABERTÜRK

İmbatla dolan kalbim


13 Ekim 2009


İmbatla gelen
Sesini duyamasam,
Yüzünü göremesem
Ya ölürsem...
Necati Cumalı’nın bu satırları, benim İzmir’e olan tutkumu o kadar güzel dile getiriyor ki...
Ne yazık ki şiir yazabilmek gibi bir yeteneğim hiçbir zaman olamadı. Ama olsaydı, İzmir için duygularımı yalnızca Necati Cumalı’nın bu dizesi ile dile getirebilirdim.
Uzun bir aradan sonra sizlerle yeniden HABERTÜRK ailesinin çatısı altında bir araya geliyoruz. Aslında ben sizlerden hiç kopmadım. Türkiye’de yetişmiş birçok gazetecinin okulu olan Yeni Asır’dan mezun olduktan sonra, kanatlarımı ulusal bir gazetede, Tercüman’da çırpmaya başladım.

YENİDEN BERABERİZ

Tercüman’da yazmak benim için bir başka tecrübe oldu. Çünkü, çocukluğuma ve rahmetli dedeme dair hatırladığım birkaç anekdottan biri, dedemin her gün koltuğunun altında eve Tercüman gazetesi ile gelmesidir. Sanırım orada yazarak bir nevi dedeme karşı vefa örneği sergiler hissettim kendimi.
Ve şimdi de Genel Koordinatörlüğü’nü Osman Gençer’in yaptığı taptaze bir gazetede; HABERTÜRK’te yine, yeniden sizlerleyim.
İzmir’in yetiştirdiği tecrübeli gazeteci Osman Gençer de bildiğiniz gibi Yeni Asır ailesinden sonra kanatlarını büyük denizlere, İstanbul’a doğru açmıştı.
HABERTÜRK Gazetesi basın camiasında henüz tartışılırken, Osman Bey çoktan Fatih Altaylı ile beraber taşın altına elini koymuş ve Turgay Ciner’in ekibine katılmıştı.. Zoru başarabilecekler miydi?
Herkesin, “Çıktı çıkacak” diyerek merakla beklediği, aylar geçmesine rağmen çıkamayan Turgay Ciner ve ekibinin gazetesi daha çıkmadan, fısıltı gazetesi almış başını gitmişti. Yok tabloid boyutta olacakmış da, yok iç içe birçok gazete bir aradaymış da...
Adı da HABERTÜRK olacakmış da...
Hadi canım “HABERTÜRK” diye gazete ismi mi olurmuş. Hele bir de tabloid olursa... Bugüne kadar kim denediyse Türkiye’de bu tarz bir gazeteyi tutturamamışmış... Ve beklenen gün geldi çattı.
HABERTÜRK çıktı... Ne dediler?
-Promosyonlarla 300 bin satıyor. Yakında tiraj düşer... Fısıltı gazetesi yayılmaya devam ederken, kehanetlerin hiçbiri tutmadı. Ama HABERTÜRK tuttu.
Şimdi aynı mutluluğu yaşıyorum. Kader yollarımızı yeniden bir araya getirdi. İstanbul’da HABERTÜRK’ün dev binasında İzmir’in çocuğu Osman Gençer’i görünce, nasıl gurur duyduysam, sizin de benim için duymanızı dilerim.

HEPSİ İZMİR ÇOCUĞU

Merhaba Yeni Asır’dan, eski sayfa arkadaşım Sayın Suat Çağlayan,
Merhaba, her daim tutkuyla tüm kitaplarını okuduğum sayın Yılmaz Karakoyunlu, merhaba Hasan,Meltem, Nihal, Devrim, merhaba HABERTÜRK Egeli’nin Temsilcisi, yılların emektarı Rıdvan Kaynar... Aslında hiçbirimiz birbirimize yabancı değiliz. Çünkü bizler İzmir çocuğuyuz...Çünkü bizler eskiden beri kopmayan kadim dostlarız!
Ne çok özlemişim sizleri.
Ya sizler beni?
Yokluğunuzda, yokluğumda neler neler oldu...
Hepsini bir bir anlatacağım. Arayı en kısa sürede kah dedikodu yaparak, kah hayattan, kah gündemden, kah siyasetten bahsederek çarçabuk kapatacağız.
Aman bir yere ayrılmayın. Ben sizi, sizler beni izlemeye devam edin!
Merhaba Ege, merhaba HABERTÜRK!