HABERTÜRK

İletişim


18 Eylül 2012

Kişinin kendisiyle ile ilgili olan diyaloğuna iletişim denir. İletişim, insanın önce kendisiyle alakalı bir süreçtir. Kendi kafamızda kurduklarımızdır. Aslına bakarsanız senin anlattığın değil, karşındakinin ne  anladığıdır iletişim.

Kendimizle olan diyaloğumuz sağlıklı olursa başkaları ile de kurduğumuz iletişim sağlıklı olabilir. Kişinin kendisiyle iletişimi koptuğunda dış dünya ile de iletişimi kopar.

İletişimde ortak dil, ortak ruh çok önemlidir. İletişim çatışmalarını ise ‘benmerkezci’ insanlarla yaşarız.

Çünkü onlara ne söylerseniz söyleyin, kendi bildiklerini okurlar.

İletişimde kişilik tipleri ikiye ayrılır.

Birincisi, yargılayan kişilikler: Her şeyi ben bilirim yaklaşımları vardır. Sorunları olduğunda sürekli o sorunu konuşurlar. Sürekli yargılayacak, eleştirecek bir şeyler bulurlar. Savunma-saldırı eylemi vardır. İnatçı ve katıdırlar, esnek davranmazlar. İkna edicidirler. Cümleleri çok akıcı ve ikna edicidir ama kendisine fayda sağlar. (Sizce kime benziyor?)

İkincisi, öğrenen kişiler: Her şeye amatör ruhla yaklaşır.

Tarafsız gözlemcidir. Hatalı aramaz; kişilere değil soruna odaklanır. Esnek ve uyumludur. Çözüm odaklıdır.

Şimdi gelelim “iletişim” başlığına...

Öncelikle şunu belirteyim; yukarıda “iletişim”i ince ince anlatan cümleler bana ait değil.

Bu açıklamaları Newport Üniversitesi Davranış Bilimleri - psikoloji lisansını tamamlamış olan iletişim uzmanı Aşkım Kapışmak’ın yazmış olduğu “Küçük Mutluluklar” kitabından aldım.

Yazar ne demiş? “Kendimizle olan diyaloğumuz sağlıklı olursa başkaları ile de kurduğumuz iletişim sağlıklı olabilir.”

Sevgili okurlar, her gün onlarca şehit verilen ülkemizde benim sağlıklı düşünme yetim yok oldu.

Benmerkezci insanlarla iletişim çatışması yaşıyorum.

Yani artık düşünemez, yazamaz oldum...

Hadi düşündüğümü yazdım diyelim. Bu defa da karşıma yazarın tanımına göre “yargılayan kişilik” çıkıyor.

Ülkemizde yaşanan her felaketten sonra basına çatılıyor.

İletişim uzmanının, “Yargılayan kişiliklerde savunma ve saldırı eylemi” olarak adlandırdığı durum, ülkede yaşanan her olay sonrası vuku bulduğundan köşe yazarı olarak sizlerle iletişim kurmam gittikçe imkansız bir hal aldı.

Haftanın ilk köşe yazısında içinde bulunduğum ruh halimi sizlere anlatabildim mi?

Eğer anlatamamışsam lütfen anlayabilenler anlamayanlara anlatsınlar.

Ama hangi lisanda...? Ona da siz karar verin...