Siyaset nasıl hayatımızın bir parçası ise siyasetin içinde geçen oyunlar, entrikalar, polemikler de bazen dolaylı bazen direkt olarak hayatımızı etkilemekte. Hele Türkiye’de yaşıyorsanız... Siyasi gündem bazen o kadar hızlı değişir veya bilinçli olarak değiştirilir ki şaşar kalırız. Bu değişimlerin yaşanmasında mutlaka sosyologların katkısı büyük. Bir süredir yaptığım araştırmalardan anladığım şu ki AK Parti’nin son 9 yıldır çizdiği başarı grafiğinin gerçek mimarları, birlikte çalıştıkları sosyologlar.
Sosyolog, insan toplulukları ve toplumsal kurumların kökenini, gelişmesini, işlevlerini ve birbirleriyle ilişkilerini, bu ilişkileri belirleyen ilke ve kurallar ile toplumsal sorunlar ve çözüm yolları konularında çalışan kişidir.
Sosyologların görevleri,
- İnsan topluluklarının kökenini, gelişmesini, yaşayış tarzını ve sosyal ilişkileri araştırmak,
- Çevreye, sosyal geleneklere, aile ve diğer sosyal olaylara ilişkin bilimsel bilgiler toplayıp düzenleyerek değerlendirmek,
- Bilgileri yöneticilere, kanuni yetki sahibi elemanlara, eğitimcilere ve sosyal problemlerinin çözümü ile uğraşan diğer fertlere ve kuruluşlara ulaştırmak.
AK Parti’nin başarısının mimarları olan sosyologlar yöreye, bölgeye göre toplumun dokusunu önceden inceleyerek o bölge halkının isteklerini belirleyip neye ihtiyaçları varsa onları yetkili makamlara sunmaktalar.
Böylece yetkililer, o bölgeye çalışmaya gittiklerinde halkın duymak isteyeceklerini, duyurmak istedikleri şekilde söylemekteler; aynı zamanda ihtiyaçlarını karşılamaktalar.
İşte AK Parti’nin her türlü sert muhalefete rağmen yıllardır azalmayan oy oranının formulü...
Yıllardır hiçbir siyasetçinin başaramadığını sosyologlar ile çalışarak başaran AK Parti’yi, sırf bu nedenle tebrik etmek gerekiyor. Hele hele gündem değiştirme konusundaki başarıları inanılmaz. 12 Haziran’dan beri ülke olarak yaşadıklarımızın hızına yetişmek mümkün değil.
Oğlumun rahatsızlığı nedeniyle 10 gündür sizlerden uzak kalsam da haberlerden uzak kalamadım. Tutuklu bulunan CHP’nin iki milletvekili adına CHP’de yemin krizi yaşanırken bir anda sanki Ergenekon değil de ‘Dragonvari’ tutuklanmalar zinciri başladı.
Hem de Başbakan’ın gözü gibi sevdiği Fenerbahçe camiasında... Ah o günlerde bilgisayarın başına oturmayı nasıl arzu ettim, bir bilseniz...
Türkiye Metris’teki ordu komutanlarımızı unuttu; her gece barlarda eğlenen, su gibi paralar harcayan futbolcuların, idarecilerin derdine düştü.
‘Doktor mu yoksa sosyolog mu olmak isterdin?’, diye sorsalar... Bugünkü aklımla ‘sosyolog’ der, başka şey demezdim.