HABERTÜRK

Hayat ne güzel...! Ne güzel...!


15 Şubat 2011

Gözümü, güneşli bir İstanbul sabahına açtım. Dışarısı soğukmuş. Olsun; paltomu giyer, mis gibi temiz havaya çıkarım.

Haberlerde dinledim. Trafik yine felçmiş. Ne olmuş canım, arabada müzik dinlerim. Haberleri dinleyecek halim yok ya...

Dinlesem ne olacak? Yok Silivri’de 24 paşa, Hasdal’da 29 paşa tutuklu bulunmaktaymış, yok Tayyip Erdoğan’dan Erbakan Hoca’ya ‘kayıp trilyon davasında kıyak yapılmış’, yok 30 general daha tutuklanacakmış.

Bana ne canım bunlardan; hayat ne güzel, ne güzel...!

Bir de tecavüzcülere “testosteron“ tedavisi öngören bir yasa teklifi tartışması var. Bana mı kaldı şimdi bunlara kafa yormak. Bütün tecavüzcüleri hadım etsinler... Ne güzel değişiklik olur. Hayat ne güzel, ne güzel...!

Kaçmayan, kaçmaya niyetleri olmayan paşaların mahkeme salonunda üzerlerine kapıları kapatmışlar. Sanki fare kapanı... Olsun canım; hayat ne güzel, ne güzel...!

Biraz önce gözümün önünden bir kelebek uçtu. Renkleri nasıl da güzeldi. Mart ayı da soğuk geçecekmiş. Eh, ne demişler: Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır. Halkımız nasıl olsa kömür zengini oldu. Hükümetimiz çuval çuval kömür dağıtıyor. Allah razı olsun bizi yönetenlerden. Hayat ne güzel, ne güzel...!

Haaa, bir de işsizlik düşmemiş, daha da artmış. Taşeronluk çığ gibi yayılmaya devam ediyormuş. İşçi maliyetleri düşmüş, çalışma süreleri uzamış, esneklik uygulamaları ile işçinin, tek bir işte çalışıp eve düzenli bir gelir getirme olanakları ortadan kalmış.

Aman canım ne olmuş yani... Onlar da 10 somun ekmek yiyeceklerine bir dilim pasta yesinler. Hem daha besleyici hem de kalorisi fazla. Yatıp kalkıp hükümete teşekkür edeceklerine hala şikayet üstüne şikayet ediyorlar. Millet sıfır beden olmak için diyetisyenlerin kapısında kuyruk oluşturmaktayken işçilere kolaylık sağlanmış işte.

Kalemim korkak, ben ürkek... Kelebek, böcek, hava ve su yazmayıp ne yazacağim ki şu günlerde? Hayat güzel, insanlar güzel, işsizlik yok denecek kadar az, cemreler düşmeye başladı... Yoksa ‘Türk ordusu hapiste’ diyeceğim mi sandınız? Yok artık...!

Önüm, arkam, sağım, solum sobe...

Saklanmayan ebe...!