HABERTÜRK

Halimize şükür


06 Aralık 2016

Arap emirinin oğlu Almanya’ya eğitime gitti. Bir ay sonunda ailesine mektup yolladı; “Berlin süper bir yer, insanlar da çok sempatik ve burayı çok seviyorum lakin profesörlerim okula tramvayla gelirken ben Mercedes’imle gelmekten biraz utanıyorum.” Birkaç gün sonra çocuk bir mektup aldı, içinde 10 milyon eurolukbir çek ve şu cümle yazılıydı: “Artık utanmana gerek yok oğlum, git sen de kendine bir tramvay al!”

Şimdi gelelim bu hikayeyi neden anlattığıma...

Düne kadar İstanbul sokaklarının, lüks alışveriş merkezlerinin Araplar ile dolup taşmasına şiddetli bir tepki göstermekteydim. Alışveriş merkezlerinin önünde durarak içinden onlarca Arap kadını ve erkeklerin indirildiği minibüsleri de gördükçe açtım ağzımı yumdum gözümü. Çünkü ellerindeki lüks alışveriş mağazalarının torbaları ile salınırken çarşaflar içindeki bu kadınların peçelerinin altından yemek yeme çabalarını görmek beni hep illet etti.

Artık ağzımı açarsam ne olayım. İyi ki varlar...

İyi ki Arap erkekleri sayıları birden fazla olan eşlerini alarak minibüslere dolup dolup gelmeye devam ediyorlar. Alışveriş yapıyor, yiyip içiyorlar...

Ya olmasalardı...? Ne olurdu bütün gün sinek avlayan Türk esnafının hali?

İnanılmaz boyutlara ulaşmış olan ekonomik kriz Türkiye’yi yine teğet geçmekteymiş.

2001 yılını hatırlayın?

O yıllarda küresel krizin Türkiye’yi teğet geçtiğini söyleyenler bugün de aynı söylemler içindeler.

Delik büyük... O gün bugündür kapanmadı, kapanamadı, kapanacağı da yok.

Ama öyle de böyle de bugün yaşamaya devam ediyoruz. O nedenle halimize şükredelim ve ülkemize gelen Araplar’ı öpüp başımıza koyalım.

Bizleri bu hale getirenler sanıyorlar ki, biz sussak mesele kalmayacak. Halbuki biz sussak, tarih susmayacak. Tarih sussa, hakikat susmayacak.

Onlar sanıyorlar ki, bizden kurtulsalar mesele kalmayacak. Halbuki bizden kurtulsalar vicdan azabından kurtulamayacaklar. Vicdan azabından kurtulsalar tarihin azabından kurtulamayacaklar. Tarihin azabından kurtulsalar Allah’ın azabından kurtulamayacaklar.

Bizler halimize şükredelim.

Pazartesi gülümsemesi

Nasreddin Hoca pazarda zeytin satarken bir kadın geldi:

“Zeytin’in iyi mi?”

“Tadına bak !”

“Oruçluyum!”

“Zeytin’i al git, parasını sonra ver”

Hoca birden Ramazan olmadığını hatırladı: “Tuttuğun oruç ne orucu ki?”

“3 sene önce ki borcumu tutuyorum!”

Hoca tam zeytinleri verirken vazgeçti.

Kadın: “Niye caydın hoca?”

“Git anam git! Allah’a borcunu 3 senede veriyorsan, bizimkini ne zaman getirirsin kimbilir!”