Günlerdir kafayı yeni bir tartışmaya taktım.
Doluya koydum olmadı... Boşa koydum hiç olmadı...
Sizler de fark ettiyseniz Başbakan’ın Özel Yetkili Mahkemeleri kastederek ‘Gelin, beni alın’ cümlesini sarf etmesiyle Özel Yetkili Mahkemeler yeniden gündemimiz haline geldi.
En son pazar akşamı CNN Türk’te yayınlanan Altan Öymen, Nazlı Ilıcak, Enver Aysever ve Nagehan Alçı’nın katıldığı “Dört Bir Taraf” isimli tartışma programında konunun hararetle tartışılışını izlerken o an aklıma gelen Frankenstein’ın hikayesi, her nedense beni başka düşüncelere sevk etti.
Çünkü gelmişlerini, geçmişlerini sık sık incelememe rağmen insan haklarını düşündükçe bir türlü (hukukçu olmadığımdan olsa gerek) Özel Yetkili Mahkemeler’in yetkilerinin sınırlarını tam anlayabilmiş değilim.
Neyse dönelim gelişmelere ve konu hakkında biraz da olsa aydınlanmama yardımcı olan Frankenstein’a...
“Frankenstein” Mary Shelley’nin yazdığı bir romandır.
Bilinenin aksine Frankenstein yaratığın değil yaratıcısının adıdır. Romanda kendi savaşını veren ve bu savaşta yenilen farklı insanların öyküsü anlatılmaktadır.
Romanın kahramanı tıp öğrencisi Victor Frankenstein, hastalıklara son verebilmek adına insanı yeniden yapmayı, böylelikle de ölümsüzlüğe ulaşmayı istemektedir. Deneyleri sonucunda yaşamın sırrını keşfeder ve bunu üstün bir insan yaratarak kullanmaya karar verir. Çeşitli mezar ve mahzenlerden topladığı ceset parçalarını bir araya getirir.
Sonunda da okuyucuların Frankenstein olarak bildiği ucubeyi yaratır. Fakat kendi yarattığı ucubeden memnun değildir. Yaratık ise insanların neden ondan korkup kaçtıklarını bir türlü anlayamamaktadır.
Dr. Frankenstein’ı bulup ondan hesap sormak ister. Gelişen olayların neticesinde onu yalnızlığa terk eden yaratıcısından öç almaya karar verir.
Önce Dr. Frankenstein’ın en küçük kardeşini öldürür. Ardından da diğer yakınlarını... Hikayenin sonunda ise kendisinin ölüp ölmediği belli değildir.
Yaratıcısı Dr. Frankenstein, bilimsel kibirinin, Tanrı’nın yerine geçme arzusunun, kadının rolüne soyunmak ve canlı bir varlık “doğurmak” istemesinin bedelini ödemiştir.
Şimdi gelelim sizlere özetini yazdığım hikayenin yani Frankenstein’ın, Türkiye’nin önemli bir konusu tartışılırken neden birden aklıma geldiğine...
Frankenstein’ın hikayesi, bende konuyla veya günümüzle ilgili ne gibi şeyler çağrıştırmış olabilir?
Hala tam olarak nedenini bulamadım... Ya siz? Bulabildiniz mi...?