Son yıllarda moda olan izdivaç programları yediden yetmişe herkesin gözünde ve dilinde iken, yıllardır inatla bu tarz programlar karşıma çıktığı an kanal değiştirmeyi tercih etmişimdir. Çünkü bu programlara çıkan insanlar adına gerçekten üzüntü duyuyorum.
Geçtiğimiz günlerde eşimin pür dikkat Esra Erol’un sunduğu evlendirme programını seyrettiğini görünce ‘herhalde canı sıkkın kafasının dağılması için seyrediyor’ diye düşünerek ses etmedim.
Fakat ertesi gün bir baktım yine aynı programı izlemekte. İşte o zaman kendimi tutamadım ve, ‘Hayrola Mete’cim nedir bu kadar ilgini çeken iki gündür bu programda?‘ diye sordum.
OTURUP İZLEDİM
‘Gel de Türk halkının halini gör. İki gündür izliyorum. Adamı zorla evlendirecekler. Aklı başında hangi insan çıkar burada kendini böyle rezil eder?’
Eşimden aldığım bu yanıt üzerine oturdum onunla birlikte programı sonuna kadar izledim.
İran’dan gelmiş Seba isimli bir kadın Hakan ismindeki damat adayına talip oluyor. Adam ‘istemem’ dedikçe kadın ‘sen beni seviyorsun ama burada söylemiyorsun’ diye tutturdu.
Meğer bu durum iki gündür devam etmekteymiş. Programın sonunda bir baktım adam kucaklamış kadını gidiyor. Tabi stüdyoda alkış tufanı...
Ya bunlar senaryo değil de nedir?
İnsanlarımız da canlı yayınlanan bu programlarda yaşananları gerçek zannedip ağzı açık seyrediyor. (Bu arada ben de eşimle birlikte programı sonuna kadar izlemiş oldum)
Sosyologlara araştırma konusu olan izdivaç programları ‘show’ programı olarak görülmelerine rağmen, yapılan araştırmalara göre ne yazık ki büyük oranda izlenmekteler.
RTÜK’ün yaptığı araştırmada, ‘izdivaç programları’ izlemelerde ilk sırada yer alırken, aynı şekilde en çok da şikâyet edilen programlardanmış.
GENÇLERİN İŞİ NE
Yani halkımızın çoğunluğu bir taraftan benim gibi bu programları eleştirirken diğer taraftan da seyretmeyi ihmal etmiyorlar.
Söyler misiniz 20 küsür yaşındaki genç kızların, delikanlıların bu programlarda ne işleri var?
Yoksa o yaştaki genç insanların oraya eş bulmak için çıktıklarına inanacak kadar saf mıyız?
Toplumumuzda evlilik, hem kurum olarak hem de şekil olarak ciddiye alınan dini, sosyal ve duygusal bir sistem değil miydi?
Şimdi ne oldu da bu kadar ayağa düştü?
Reyting, reyting...
Her şey reyting uğruna.