HABERTÜRK

Evli kadının soyadı çilesi


16 Şubat 2014

Evli kadının soyadı karmaşası her yıl en az bir kere gazetelerin manşetlerini süsleyen bir haberdir. Mahkeme yoluna giden kadınların “zafer” kazanmaları artık süpriz olmuyor. Bu haberler aracılığı ile evli kadının ,erkek eş ile eşit haklara sahip olma hususunda mücadele verip zafer kazanma zorunluluğu artık kanıksanan bir gerçek haline geldi.

Fakat kazanılan bu zaferlerin mutat aralıklarla tekrar etmesi, evli kadınının ailesinden gelen soyadını kullanabilmek için kesin zafere bir türlü ulaşamaması hala can sıkıyor.

Bu bağlamda yakın zamanda, gazete manşetlerinde Anayasa Mahkemesi’nin evli kadının soyadına dair devrim niteliğine sahip bir karara imza attığını okuduğumda inanın yine de alınan karardan tam olarak emin olamadım

KİŞİNİN DOKUNULMAZLIĞI

Anayasa mahkemesini bu karara iten davada davacı Sevim Akat Ekşi’nin sadece evlenmeden önceki soyadını kullanabilmesi için 21 Mart 2013 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı bireysel başvuru sonucunda Mahkeme, Medeni Kanun madde 187’nin Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığına aykırı olduğu yönünde oy birliği ile karar vermiş ve dosyayı ilgili yerel mahkemeye geri göndermiş.

Karara bakınca gerekçe bu defa oldukça inandırıcı gelse de konu hakkında deneyimli hukukçularla konuştuğumda, davacının yaptığı bireysel başvuruda MK m. 187 ‘nin Anayasa’nın 2., 10., 12.,17., 20., 41. ,90. maddelerine aykırı olduğu iddiasında bulunduğunu söylediler. Fakat Anayasa Mahkemesi konuya ilişkin değerlendirme yaparken hiç bir açıklama yapmaksızın sadece Anayasa’nın 17. Maddesi bağlamında değerlendirmeye tabi tutulacağını ifade etmiş.

Kadın ve erkek eşitliğine ne oldu?

Anayasanın 17. maddesini hatırlayacak olursanız kısaca kişinin dokunulmazlığı ile ilgiliydi.

Anayasa’nın 10. maddesi eşitlik ilkesine dayanırken söz konusu kararda kimsenin bu maddeyi göz önüne almamış olması zaten beni bu konuda rahatsız eden nokta olmuştu. İnsanın aklına ister istemez şu sorusu takılıyor:

- Meselenin özü kadın erkek eşitliğine dayanmıyor mu?

Alınan karar doğru olsa da bana yine de bir bacağı eksik kalmış gibi geliyor.

Ne dersiniz?