HABERTÜRK

Dubai ve ben....


06 Şubat 2013

Geçtiğimiz hafta ufak bir kaçamak yaptım. Sizlerden gelen e-maillerden anladığım kadarıyla nerede olduğumu merak etmişsiniz. Hatta içinizden hasta olduğumu zannedenler olmuş. Çok şükür sağlığım yerinde.

Fakat uzun zamandan beri belki de ilk defa sessiz sedasız kaçmak istedim...Kimselere ses etmedim.

Sizleri daha fazla merakta bırakmayayım.. Kaçtım ve soluğu Dubai’de aldım.

Çünkü en yüksek, en derin, en pahalı, en zengin, en yapay, en egzotik olduğunu duyduğum bu şehir yıllardır bende merak uyandırmaktaydı.

Sonunda gittim, gezdim, gördüm...

Gerçekten de Dubai’yi anlatmaya kelimeler yetersiz kalıyor. Çünkü dünyanın başka hiçbir yerinde yedi yıldızlı bir otele rastlayamaz, ya da dünyanın ülkeleri şeklinde 200 adet insan yapımı bir ada dizisini ziyaret edemez veya dünyanın en yüksek binasına çıkamayız.

İster kafanızı dinlemek, ister gönlünüzce alışveriş yapmak ya da unutulmaz bir tatil yaşamak Amacınız ne olursa olsun, kış ortasında yazı yaşamak istiyorsanız Dubai ideal bir şeçim.

Beklentilerimin çok üzerinde karşıma çıkan bu şehri büyüteç altına alıp tam bir turist gibi rehbersiz, kendi kendime karış karış gezdim. (Gitmeden önce dersimi iyi çalışmış, gidilmesi, görülmesi, yenilmesi gereken her yeri ve her şeyi not etmiştim.)

Fakat bir günümü özellikle çölde safari turuna ayırdım.

Bir tarafta inanılmaz modern bir şehir, diğer tarafta eski Dubai, şehirden biraz uzaklaşınca inanılmaz uçsuz buçaksız bir çöl manzarası...

Şehir merkezinden biraz dışarı çıkıldığında ise hayat daha geleneksel, biraz daha yavaş bir hal alıyor.

Bu kadar çok çeşni, farklı insan manzaraları ve kültürler bir araya gelince de son derece egzotik ve ilginç bir şehirle karşılaşıyorsunuz.

Eğer Dubai’yi ziyaret etmeyi düşünüyorsanız, ülke hakkında bilmeniz gereken bazı bilgiler şunlar: Gidilecek en uygun zaman Aralık –Mart ayları arasında ki dönem.

Geçen hafta İstanbul kar altındayken Dubail ‘de 27derece sıcağa indiğimde aldığım zevki herhalde tahmin edersiniz. Palto ve çizmeyi üzerimden atıp parmak arası terliklerime, kısa kollu tişörtlerime öyle mutlu bir geçiş yaptım ki...

Diğer aylarda özellikle Haziran-Ağustos ayları arasında hava sıcaklığının 50 derecelere ulaştığını belirtmeme herhalde gerek yok.

Ülkede cezalar gerçekten çok sert olduğundan olsa gerek suç oranı son derece az. Uzun zamandan beri kendimi ilk kez yabancı bir ülkede, hatta İstanbul’dan bile güvende hissettim diyebilirim.

Hele bir de Türkiye’ye döner dönmez İstanbul’da öldürülen Amerikalı turist kadın fotoğrafçının haberini duymak beni çok üzdü.

Ülkemizde görüp beğenmediğimiz Araplar insanlık adına inanın bizden daha çok bazı şeyleri aşmışlar...(Ne demek istediğimi devam edecek olan yazımda daha net anlatacağım.)