Türkiye’de (artık son aylarda diyemiyorum, çünkü ayları sayamaz oldum) yıllardan beri süregelen gerilimlerden, balyoz - darbe planı ve komplo teorilerinden, çatışmalardan, toprağa verdiğimiz (sayısını şaşırdığım) şehitlerimizden bahsetmek neredeyse her köşe yazarının baş malzemesi oldu. Hangi köşeye baksam aynı şeyleri okuyor gibi oldum. (Ya da bana öyle geliyor)
Ben farklı mıyım?
Hayır...
Benim köşemde de gündemde ne varsa, millet olarak ne sıkıntı yaşıyorsak, eğer konu hakkında bilgi veya fikir sahibiysem, sizlerle paylaşıyorum. Bazen de oturduğum yerden ahkam kesiyorum, aynen diğerleri gibi... Recep Bey, Kemal Bey...
Sen memur emeklisisin, ben işçi...
Yeter artık...!
Ben Ayşem Hanım, teyze, abla her ne ise... Sigortadan emekliyim. Var mı itirazı olan? Maaşım da tam 698 lira. Ya nerelere düşürdüler siyaseti...? Sanki genel seçim atmosferi yaşıyoruz. Kimse doğru soruyu sormuyor. Sırf bu nedenle de doğru cevaplara ulaşamıyoruz.
NİÇİN ‘EVET’ YA DA ‘HAYIR’
Referandumun ana sebebi nedir? Biz ne için “evet “ ya da “hayır” diyeceğiz?
Türk halkı için Anayasa’daki değişecek olan maddelerin artı ve eksileri nelerdir?
Doğru soruyu ya da soruları sormak bu kadar mı zor? Yanıtlar kimsenin işine gelmiyorsa, sanırım “evet.”
Bakın, satış-pazarlama konusundaki eğitim danışmanları, bir müşterinin mağazadan girmesinin bile onu, yüzde 51 oranında alıcı konumuna getirdiğine dikkat çekiyorlar. Bir satış temsilcisi 1-2 soru tekniği kullanarak çok rahat satış yapabilirmiş. Müşterinin alışveriş yapması için gerekli soruların sonunun “açık” ve “pozitif “ olması gerektiğini de önemle vurgulanmakta. Yani satış temsilcisi “Ne bakmıştınız ya da ne arzu edersiniz?” diyorsa, en yanlış soruyu soruyormuş.
MÜHİM OLAN YÜZDE 51
Doğru soru; “Sezon bitmek üzere, hangi tarz ürünlere ihtiyacınız var? Vitrinde en çok hangi ürünleri beğendiniz?” şeklinde olmalıymış. Anlayacağınız Eylül ayında yapılacak olan referandum oylamasında mühim olan yüzde 50’nin artı birlik oranını elde edebilmek.
Kuş zaten kafese girmiş... Yüzde 51’i alan kuşu çoktan kafeslemiş olacak.
Lütfen, ilgili makamlara doğru soruları sorun. Soramıyorsanız, vakit kaybı olmasın. Kendi kendimize soralım.
Çünkü, doğru yanıtları yaşadığımız şartlar altında ancak kendi kendimize bulabileceğimiz gün be gün aşikar.