Yerel seçimler öncesi adayların çeşitli vaadleri olur. Artık halk olarak çoktan bu vaadlere alışmış olmamız gerekirken Saadet Partisi İstanbul Bahçelievler Belediye Başkan adayı Ali İhsan Gündoğdu’dan gelen seçim vaadi beni yine şaşkınlığa uğrattı.
Gündoğdu, başkan olması halinde ilçedeki tüm içkili yerleri kapatacağını ve içki satan yerlere ruhsat vermeyeceğini söylemiş.
Belgrad Ormanları’na ya da Zekeriyaköy’de oturan arkadaşlarıma giderken Bahçelievler’den geçerim. İstanbul’un en yoğun ilçelerinden olup kavşak noktası konumunda olan bir ilçedir.
Gündoğdu, 600 bini aşkın nüfusuyla İstanbul’un en kalabalık ilçelerinden olan Bahçelievler’i yeniden inşa edeceklerini söylerken “yeni kuracağımız şehirde kesinlikle zehirli maddelere geçit vermeyeceğiz. Uyuşturucu ve alkol bizim ilçemizde olmayacak. Alkol satışı yapmak isteyenlere kesinlikle ruhsat vermeyeceğiz. Mevcut yerleri de ikna yöntemiyle kapatacağız” demiş.
Peki mevcut alkol satışı yapan yerler ne olacak?
Mevcut alkol satışı yapan yerler ile meyhanelerin sahipleriyle oturup konuşacaklarmış.
Hatta bunun için Yeşilay’dan destek alacaklarını söyleyen Gündoğdu, “Bu arkadaşlarımızı farklı iş alanlarına yönlendireceğiz, bunun için kendilerine yeni iş kurmaları için para vereceğiz” açıklaması yapmış.
İlginç değil mi?
Hani AK Parti iktidarı insanların yaşam şekillerine karışmıyor, müdahale etmiyordu?
Alkol satışını yasaklamak ne demek?
Mevcut iş yerlerinin kapatılmaya zorlanacak olması ya da Yeşilay’dan yardım istenmesi konusuna ne diyorsunuz?
İçki satan mevcut iş yerlerine gelen bütün müşteriler bu durumda alkolik oluyorlar. Öyle mi?
‘Seçim vaadi’ deyip geçeyim diyorum olmuyor.
‘Kabus’ diyorum hiç olmuyor.
Olmuyor kardeşim olmuyor!
Yaşam şeklime müdahale edildiği an bana uymuyor!
KÜSKÜNLER
CHP’den ayrılan küskünler DSP’den aday oldular. Küskünlüklerine, aday olacak zemin aramalarına ses etmiyorum ama oyları ciddi olarak bölecek olmalarına da kıl oluyorum.
AK Parti’den istifa eden İzmir bağımsız Milletvekili Ertuğrul Günay’da duruma tepki göstererek “İçinde bulunduğumuz süreç hepimizi demokrasi ve hukuk devletini özenle ve öncelikle savunmamız görevi ile karşı karşıya bırakıyor. Böyle bir ortamda siyasi partilerin kendi iç sorunlarıyla adaylık kavgasıyla bölünmeye yol açma lüksü yoktur” açıklmasında bulunmuş.
Peki neden CHP olayların bu noktaya geleceğini, aday adaylarının başka zeminlere kayabileceğini düşünemedi?
Boşa “Ne ekersen onu biçersin” dememişler. Ah... CHP ah!